Dört partinin temsil edildiği bir Millet Meclisimiz vardı. Alfabetik olarak sayarsak Adalet Partisi, (AP) Cumhuriyet Halk Partisi, (CHP) Milliyetçi Hareket Partisi, (MHP) ve Milli Selamet Partisi (MSP) bir de bu partilerimizi temsil hakkına sahip olan daimî Senato üyelerini sayarsak, bugünkü meclisten pek farkı olmadığını çok rahat söyleyebiliriz! Her şey halkın demokratik hakları adına yapıldığı söylenirken, iktidardakiler, devlet adına sınıfsal ayırımcılık inisiyatifini en iyi şekilde kullanıyorlardı. Kimse, “O günlerde demokrasi vardı” masalı okumasın yani!…
Biz, partilerimizin siyasi kısmını geçtik, ekonomik programlarına bir dokunalım istedim!
50 yıldır değişmeyen işlevlerini görelim! Hani bazıları da çok büyük hamle yapılmış gibi lanse ediyorlar ya yaşadığımız o dönemleri!..
3 Liderin ortak görüşüydü! Üçü de aynı yere oynuyordu! Nedir o yer?
Tarım ve köylerimiz!
Hemen hatırlatmakta yarar görüyorum. O yıllarda halkımızın %80 i köylerde oturuyor!..
Köy Hizmetleri diye bir devlet kuruluşu var! Hani, seçimlere girse tek başına iktidar olurdu(!) Çünkü nüfusun %80’ine hitap ediyordu…
Süleyman Demirel; (AP) “Köylü milletin efendisi sözüyle başlar, benim çiftçim benim köylüm”le bitirirdi. Edirne’den Kars’a kadar, gittiği bütün köylerde halkına, isimleriyle hitap ederdi!.. O, Köylünün, Çoban Sülüsü’ydü. Tütünü, Manisa’dan aldırır; Kütahya’da yaktırır ama üreticisini de mağdur etmezdi (!) Bir de taban fiyatını erken açıkladı mı, ufukta erken seçim olduğu anlaşılıverirdi…
Bülent Ecevit’in, (CHP) rakibi Süleyman Demirel’den fazla uzağa düşmezdi fikirleri… AK GÜNLERE (!) Ak güvercinler uçururken, toprak reformunu dayanaksız / temelsiz bir harekete bağlamaya kalkıştı. Toprak işleyenin, su kullananın sloganı ile iktidara yürüyecekti! Kırsal kalkınma modeli olarak uygulamaya çalıştığı Köy Kent projeleri Liberal ekonomi içerisinde kendine pek yer bulamamıştı!
Alparslan Türkeş, (MHP) Bülent Ecevit’in Köykent Projesinin mimarı olarak tanındı. Köykentler, 9 Işık teorisinin maddelerinden biriydi!.. Köylüye dönük yatırımı o da düşünmüştü!.. Tarım ve ziraattan ekonomik kalkınma bekliyordu, diğerleri gibi…
Bu üç liderimiz de tarımın kalkınmadaki önemine dikkat çekip bütün ekonomik programları tarım ürünleri üzerinden yapılıyordu!.. Oysa bütün amaçları nüfusun %80’ni oluşturan köylünün elinden bir “Evet” oyu alabilmek adınaydı!…
Oysa, biri vardı ki! Söylemleri çok başka, yaptıkları çok başka ama durduğu yer olarak da bambaşkaydı!
Mustafa Kemal’den sonra Türk siyaset tarihinde bir parti lideri ilk defa sanayiden, sanayileşmiş bir ülkenin kalkınmasından söz ediyordu!
Durduğu yer olarak bir “Sanayi Devrimi” sözünden bahsedemese de “Ağır sanayi hamlesi” cümlesini çokça kullanarak ülkemizin 3. Dünya ülkeleri arasından sıyrılması gerekliliğine vurgu yapıyordu!..
Milli Selami Partisi Başkanı Necmettin Erbakan’dı bu liderimiz. Öyle ya! Devrim otomobilinin projesinin baş mimarıydı! Emperyal sözcüğünü mecliste kullanıp Amerika’nın elinden kurtulmamız gerektiğine de vurgu yapıyordu! Aslında kızı Amerikan vatandaşıydı ama siz orasını fazla karıştırmayın (!)
Şimdi, şu an mecliste, meydanlarda ve medya’da CHP’li yöneticilerin ağzına pelesenk olmuş bir söz var! “Tarımsal kalkınma” modelinden sıklıkla ve ağız dolusu laflar ediyorlar! Yapmayın, etmeyin, bizi değil kendinizi kandırmayın!
Özellikle, tarımın kalkınmadaki rolü büyük deyip 1 TL’lik buğdayı 2,5 TL yapan sizin partiniz değil miydi?
1976 yılında, ülkemizi ilk defa enflasyon ile karşı karşıya getirecek olan tarımsal kararları alan Bülent Ecevit değil miydi?
Ne oldu, 6 ay sonra ucuzlatılmış gübre fiyatına iktidarı kaybediverdi!
Kim düşürdü?.. 2,5 TL buğday taban fiyat verdiği toprağa bağlı kesim! 60 kuruş ucuzlatılmış gübre vaadiyle deviriverdiler hükümeti!
50 yıldır aynı tarlayı, aynı çiftçi daha gelişmiş makinelerle, babadan oğula sürmeye devam etmektedir. Çiftçimizin ne sizin zamanınızda ne de daha sonraki zamanlarda kendisi kurtulamadı ki sizler, tarımla ekonomiyi kurtaracağınıza nasıl inanabiliyorsunuz!
Tarımın, kurtarıcı olduğundan ve kalkınacağımızdan övgüyle söz ediyorlar şimdilerde. Sizler, önce “çiftçi nasıl kurtulur?” sorularına bir cevap arayın!
1935’ten bu yana tüzük ve programını yenilemeyen, merkeziyetçi zihniyetini bile yitirmiş partinizi öncelikle hantal görünümlü imajından kurtulmanın yollarını arayın!..
Bırakın kulaktan dolma söylemleri, geçmişinizde başarısız bir tarım dönemi var!.. Amerika’yı yeniden keşfetmenin hiç gereği yok! Bırakın, kendi psişikleri içinde kıvranan bazı insanların fikirlerini parti programı gibi göstermeyi…
Oysa, zamanın her anında dünya sanayi devriminde hızla yol alıyor. Sanayi devrimin 4. Dönemi olan dijital güce doğru evirilmekteyiz…
1760’lı yıllarda başlayıp 1830’lara kadar süren ilki İngiltere’de başlayan Sanayi Devrimi, kısa sürede tüm Avrupa’ya ve ABD’ye yayıldı. Üretimdeki bu köklü değişim hem ekonomi dünyasını hem de toplumsal yapıyı çok değiştirmiş oldu! Bu ülkede, bunu görebilen ve kavrayan bir tek Sayın Erbakan mıydı?..
Tarım politikalarını savunmak 3. Dünya ülkesi olarak kalma yolunda atılacak en primitif adımlardır!..
Şu an ki iktidara direnmenin ya da devirmenin politikaları maalesef tarım politikaları değildir…
Güzel ve sağlıklı bir bayram geçirmeniz dileği ile..