Sizlere bir İstanbul masalı anlatacağım bugün! Uzun bir masal olacak. “Bir İstanbul Hikayesi” hepimizi kapsıyor. Hepimiz o hikâyenin içindeyiz.
Eskilerde bir dizi vardı! (Süper Baba) İşte, o dizinin şarkısındaki sözler gibiyizdir, bu “İstanbul Hikayesinde” içinde!..
Ne diyordu; “Baba bir masal anlat bana İçinde tüm oyunlarım. Kurtla kuzu olsun, şekerle bal…”
Hikâyede hepsini göreceğiz. Hepsinin üstlendiği rolleri göreceğiz. Bazı roller oturmamış gibidir; kuzunun içindeki kurdu, çakalı göreceğiz. Bunları çok güzel anlatacak hikayemiz bizlere.
Sizleri şöyle bir 15 yıl kadar geriye doğru götüreceğiz.
HER ŞEY BİR SEL BASKINI İLE BAŞLADI
Silivri’de başlayan sel baskını, İstanbul’a doğru birçok yerleşim merkezini etkisi altına aldı. Ayamama Deresi bunlardan biridir. Silivri’miz ile aynı akıbeti paylaşacaktır. Belki de bu bir dönüm noktası, belki de bir beklentinin başlangıcı olacaktı! 12.Eylül.2009
Yaralar sarıldı ama sele kapılan canlar unutuldu. Gelecek için projeler üretildi. Bunlardan biri de İkitelli bölgesinin sanayiini dışarı taşımaktı! Taşınmalıydı ama nereye?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız Merhum Kadir Topbaş, sırf bu iş için. 240 mimar ve mühendisle bir çalışma başlatır ve bir kitapta toplar. Bu Kitaplardan biri de benim elime geçmiştir. Kitap, Trakya’da yepyeni bir düzen yaratmaktadır. Neresi sanayi bölgesi olacak, neresi oturuma açılacak tek tek yazıyordu!.. Çok büyük bir proje ortada dolaşıyor, kendine yer arıyordu. Temmuz 2011
Emlak, İnşaat işi ile iştigal eden bir arkadaşımız yukarılardan bu iş için icazet aldığını söyleyerek yer aramamız gerektiğini söyledi.
Bir Trakya Meyhanesinde kulağımıza çalındı böyle bir yer!
Bulmuştuk, Evrensekiz, Küçükkarıştıran, Akçaköy, Ahmetbey arazileri arasında 8 bin dönüm sanayi alanı olacak arazileri bulmuştuk. Benim İçim cız ediyordu. Trakya’nın en güzel tarım alanıydı bu yerler. Sanayicilerimizin yere bayıldıklarını söyleyebilirim. Hamitabat Enerji kaynaklarına yakın, raylı sistem içinden geçiyordu ve Barbaros limanına çok yakındı. “Tamam olur” dediler! Olmadı. Olmayışına çok sevinmiştim.
“Asıl Proje”nin büyüğü ortaya çıkıyor.
İşte, hiç kimsenin bilmediği, söylemediği, dillendirmediği bir proje ortaya çıkıyor ve İkitelli bölgesinin boşaltılma sebebi de sorgulanmaya başlanmıştı. Yani İkitelli projesi ve Kanal İstanbul Projesi aslında tek bir projeydi…
Sn. Kadir Topbaş’ın kitabına dönersek, Trakya’nın bütün imar işleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlanacaktı. Edirne, Kırklareli, Tekirdağ illerinin imarları tek bir merkezden yönetilecekti.
Bu arada, İkitelli sanayi için bulunan yer İstanbul’a mesafesi ve tarım alanlarının verimliliği yüzünden kabul görmemiş binlerce dönüm tarım alanı kurtulmuştu.
Kanal Gezmeye Başladı…
İstanbul kanalına yer aranıyordu. Karadeniz’e nereden bağlanmalıydık! Her siyasinin cebinde, çantasında haritalar ile dolaşıyor, arazi fiyatları hızla artıyordu.
İlk bölge Çanta deresi olarak işaretlendi. Çabuk vazgeçildi. Çamurlu deresi işaretlendiğinde. Herkes, arazi yapısının çok uygun olduğunu düşündü ama sahilde yüzlerce evin yıkımı söz konusuydu. O da olmadı. Selimpaşa’ya geldiğinde dağlık bölgeye birden geçiş yapılacak olması ve bu mesafe içindeki dağların kazılması çok zaman alacaktı. En nihayet kanal, yatağını bulmuştu. K. Çekmece gölü ve sonrası vadilerin arasından 20 km düz bir satıhta ilerleyecek olması kanalın yeri olarak uygun görüldü.
Her iki proje de İBB tarafından takip ediliyordu ve uygulamalar başlayacaktı.
2017 DOHA HAVAALANI
Şubat ayında Katar’ın Doha havaalanına iniyorum. Uçakta tanıştığım onlarca Türk ile beraberim. Havaalanının koridorlarındaki reklam panoları dikkatimizi çekiyor.
Arapça ve İngilizce yazılı ama başlık bizden “KANALİST. PROJE” yabancı değiliz. Kulağımıza yerleşmiş bir seda gibi… Sorduk soruşturduk.
Projenin kendilerine ait olduğunu iddia ettiler. Kanal İstanbul’da eviniz olsun. İstanbul batı yakasında işyeriniz olsun diye yazmışlar…
Yapacak bir şey yok, adam; “Bizim” diyor! Boynumuzu büktük ilerledik. Bir yıl sonra televizyonlarda gördük, proje tartışılıyordu. Asrın felaketi diyenlerde vardı. Savaş sebebi sayanlar da… Çevreciler, Trakya’nın çölleşeceğinden, İstanbul’un susuz kalacağından ve Marmara’nın su seviyesinin yükseleceğinden bahsediyorlardı…
Ekonomistler daha temkinli yaklaşıyorlar. Merhum Kadir Topbaş’ın kitabındaki jeoloji ve çevre mühendislerin çalışmalarını işaret ediyorlardı.
Bir ekonomist kalktı. Bu proje çok uluslu bir projedir ve İngilizlere aittir. Projenin yüklenicisi Körfez ülkeleridir diyerek kestirdi attı.
Neden İngiliz’indi? Sorusuna cevap çok mantıklıydı. HONG KONG İngiliz’e artık kazandırmıyordu. Çin, Güney Kore, Hindistan teknolojileri ve pazarlama şirketleri çok üst düzey bir ivme yakalamışlar. Güney Asya’nın kaymağını İngiliz’e yedirmiyorlardı. İngiltere kendine yeni bir “özerk bölge” için bir adacık oluşturmak için arayışa geçti. Büyük Biladerine de stratejik bir alan yaratmış olacaktı.
Zaten boşaltılması söz konusu olan bölgeyi Trakya’dan koparıp Endüstri pazarlama adası yapacaklar. Avrupa ve Asya arasında Özerk bağımsız bir ada yaratılmalıydı. Yönetim, Tıpkı Hong Kong’daki İngilizlerin olacaktı.
“Durun yapmayın”ları duymadılar bile!
29 MART 2019 BELEDİYE EL DEĞİŞTİRİYOR
Kızılca kıyamet koptu. Halk, Belediyenin elindeki rantı göremiyordu. Sadece siyasi bir galibiyetin peşindeydiler. Türkiye değişimin eşiğindeydi. Oysa hiç te öyle sayılmazdı. AK Parti İstanbul için yanlış bir tercih yapmıştı.
İBB CHP’ye GEÇTİ
Sayın İmamoğlu’nun önünde muazzam bir proje duruyordu. Üzerine kapandı işin. Kurmaylar toplandı. Tartışıldı. Evet, Kanal İstanbul’un ilk ayağı olan İki Telli Sanayi Bölgesi dışarıya taşınmalıydı.
Rantın en babası ellerinin altındaydı! Geriye kalan kısmı ise halka bunu nasıl anlatacaklarıydı. Oysa Kanal İstanbul olmazsa İki Telli bölgesinin boşaltılması bir işe yaramayacaktı. CHP’nin en güzel yaptığı şey algı üretmek oldu. İşte en başta da söylediğimiz gibi Kuzunun içindeki kurt mu dersiniz, Çakal mı dersiniz dışarı çıkıverdi! Rahmetli Necdet Calp’in’ ağzına pelesenk olan repliği geldiği aklıma! “Sattırmam” diyordu, köprüyü ama köprü satıldı yanına iki köprü daha yapıldı. CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı “Kanalı açtırmam diye bağırmaya başladı. Toprak diyorlar, susuzluk diyorlar. Savaş çıkar diyorlar. Tüm dikkatleri KANAL projesine çekmeye çalışıyorlar. CHP’ler kendilerine yeni propaganda malzemesi daha bulmuşlardı. Tarım alanlarının kurtuluşundan bahsediyorlardı. Kanal’ın etrafının imara açılacağından bahsediyorlardı. Gelecek Tarımda, Kentsel Tarım, İstanbul’un tarım alanlarını kurtaralım, yeni tarım alanları üretelim.
Algı üstüne Algı, yaratıyorlardı. Hani sorsanız!.. Dünyada tarım devrimini tekrar yapacaklarını söylemekten geri kalmayacaklardı.
Oysa kazın ayağı öyle değil!
Kimse, Silivri’de İki telli sanayi bölgesinin 20 bin dönüm tarım arazisini yok edeceğinden bahsetmiyor! Hiç kimse binlerce işyeri, yüzlerce fabrika ve binlerce evlerin bu bölge de yeni bir şehir oluşturacağından bahsetmiyor. Yollar köprüler yapılıp, sanayinin ve tekstilin zehirli atıklardan (Ayamama deresinin koktuğu yılları anımsayın) etkileneceğinden bahsetmiyor! Yani Silivri’de hayatı ve doğal yaşamı bitirecekler ama kanal projesini yerden yere vuruyorlar. Yapılacağını bildikleri için yüklenseler ne olurdu! Ellerinde çifte rantiyelik projeler var. Trakya’dan ayrılacak olan adacığın başkenti İki telli olacak oranın geleceği yüksek gökdelenli inşaatlar ve ticaret merkezleri dolacak. Yeşilköy’ü dönün iki büyük liman sizi karşılıyor (Avcılar, Ambarlı) İçinde raylı sistem gümbür gümbür çalışıyor. Daha 10 km gitmeden hava alanı bölgenin hemen arkasında. Üç otoban yolu içinden geçiyor. Katarlı için Ballı lokma tatlısı, binlerce kiralık işyeri… Oysa, Silivri’ye gelen hurdacılar, marangozlar, ayakkabı fabrikaları. Tekstil ve otomobil sanayi canına okuyacaktır denizin ve tarımın…
Kimin umurunda?
1918’de 100 yıl sonra İstanbul’u yöneteceğiz diyen İngiliz rahat rahat izliyor.
Herkes elindekine bakar. Siz bakmayın CHP’nin çığlık attığına! Ak Partilinin en kadim ortakları CHP’lilerdir. Kim daha çok bağırıyorsa; orada, mutlaka bir işi vardır. Sessizce izleyenler de bu işin sessiz melekleri değil, bitik şeytanlarıdır. Sizce İmamoğlu’nun alınması sadece diplomamı? Yoksa diplomasi mi?
Olan, Silivri’ye oldu, olacak! Geçmiş olsun bizlere…