Ana SayfaLütfü ErtürkSokağımdaki Filozof

Sokağımdaki Filozof

Uzun boylu, yaşı 60’ların son çeyreğinde sayılır. Gümüş rengine dönüşmüş  saçları, hayatta edinebildiği tek serveti gibi duruyor! Ne de olsa, zamana karşı, onca yaşamışlığına karşı, tek kazanımı onlar sayılır! Eh, bırakalım da onları başının üzerinde taşısın artık…Her karşılaşmamızda kasketinin altından fırlatığı gülümsemesi de olmasa,  bakışları ile beni çoktan infaz etmesi gerektiğine inanacağım…

Gülümserse, bütün sırrı açığa çıkacakmış gibi fazla gülmemesi gerekliliğine kendisini inandırmış bir insanın, az daha fazla bir tebessümü ile “bak bu sadece senin ” edasıyla  yaklaştı…

“Yazılarına, sakın egonu yansıtma” diyerek başladı! İşte onun, o filozof halini ilk defa keşfediyordum!

Filozofumuz devam etti:

Araştırdığım kadarıyla, egosu en yüksek insanlar kumarbazlardır. Kişiliğinin çekirdek noktasına bir ‘Benlik’  yerleşmiştir. Yani kocaman bir Ego ile “hep kazanmalıyım” duygusu ile yaşar!  Bizim gibi sade vatandaştan beklenitisi  de onun hoşuna gideceği klişe sözler vardır!…

“En iyisini siz bilirsiniz efendim”  sözleri,  onun egosunu okşar ve o sözler, kendisini yarı uyku haline sokar. Bir nevi hipnoz durumudur bu!…

Bu hipnoz durumundan uzunca bir süre çıkamaz! Kişiliği ile oturduğu makama güç vermesi gerekirken, İçinde bulunduğu yarı uyku halinden kurtulamadığı için oturduğu makamdam güç alma pozisyonuna geçer!

Çünkü bu gücü kendisine verdiğine inandığı demokrasiye sıkı sıkı sarılır..

Oysa, ‘Demokrasi’ berbat bir idare şeklidir ama insanlar, ondan idealini de bulamadılar bu güne kadar!

Burnumun ucunda hergün karşılaştığım ve sadece selamlaştığım bu insan bana filozofluk taslıyor ama söyledikleri de çevremdeki hayatla uyum gösteriyordu…

“Sadece bu yönden bakarsak” diyecek oldum!

Hayır, hayır demokrasi içinde olumlu olumsuz bir çok şeyi barındırır. İşte bu yüzden, feodailte ve tarikat kalıntılarına bulaşmış bir toplum demokrasi ile çelişir. Her zaman da çelişecektir”…  Cümlesinin son noktası burası olmalı”  diye, düşündüm ama!…

Hiç ara vermeden, sözüne devam ediyordu!…

“Hayır, tabiki de demokrasi belirli bir kültür seviyesine erişmiş insanların rejimidir, barbar ve vandallarla demokrasi rejimi işlemez”  diyerek, bir daha ki yazımda bu konuyu işlmemi desalık veriyıordu! Rica ediyordu ama sesindeki  o tamlama; “mutlaka işlemelisin” der, gibiydi!

Bak, demokrasi sözcüğünü en çok dillendirlen CHP ve CHP adına Genel Başkanlarıdır!  Demokrasi ve adalet için yürüdüğünde ülkeye örnek olduğu halde, partisi içerisinde çağ dışı yöntem ve anlayaışla partilisini alternatifsiz bırakarak, bir nevi dayatma sonucu bölünmeye yol açmıştır.

İşte bu nedenle diyorum ki ; “esas bölücü, CHP Genel Başkanın kendisidir ve yine kendisi küskünlüğe yol açmıştır” !…

“Muharrir bey, kardeşim”, dediğinde;  duygularımdan sıyrılarak yeniden dinleme pozisyonuna geçtim!

Filozof bey, ince bir soru yapıştırdı muhabete!

“İnsan niye küser , Muharrir? Birey kime küser muharrir?” Diyerek, kafamı karıştmaya çalışıyordu!…

Yine kendi cevapladı!

“İnsanın ilişki ve paylaşımının olmadığı ortam da küsmede olmaz! Haksız ve adaletsiz bir yönetim biçimi  küskünlüğe ve bölünmeye yol açar” diyerek,  bir iç çekti ve yeniden söze biraz daha kızgınlık halini almış cümlelerle!…

Bölüyorsun, böldüğünü de bölücülükle suçluyorsun ve de ekliyorsun: “Beklentİleri karşılanmadı” diye terk ettiler” dediğinde, gözleri yeşilden giriye dönüşüyordu…”

Hani birgün, Nasrettin Hocanın evine hırsız girer! Soyup soğana çevirir evi… Hoca, konu komşusuna yana, yakıla durumu anlatmaya çalışır! Komşuları, hocayı dinlemişler ve soru sormaya başlamışlar: “Kapını kilitlemişmiydin? Pencerelerin açık mıydı?” Hoca soruların karşısında bocalayarak “ yahu hırsızın hiç mi suçu yok” diye çıkışmış!

Kalabalığın yoğun olduğu yerde, hırısız ; kaçarken, “hırsız var” diyerek kaçar!

“Sosyal Demokrat Partiler, sınıf partisi değildir, emek ağırlıklıdırlar” dediğin de sanırım filozof ile fikirlerimiz az da olsa çelişiyordu

Verdiği örnek: Bir çiftçi babanın  dere boyundaki tarlayı, çiftçi olmayan, ahlaksız üvey oğluna  verirse  kıyamet kopar… dediğinde benim içim de fırtnılar kopamaya başlamıştı!

Çünkü!

Haksızlığın ve adaletsizliğin tavan yaptığı süreçte toplumuna adalet ve demokrasi vaadettiğin ve bunlar adına yürüyüş yaptığın halde, kendi partinde uygulayamıyorsan, Bu çelişki, neyle ilişkili?

karanlığın katranı, yarasanın yarasındadır!…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Kıymetlim!

Viktualienmarkt!

Suça ortak olmak

Yeniden Merhaba

Memleketim!..

Hop Dedik!

Zeynep Abladan Mektuplar

İlgili Yazılar

Kıymetlim!

Viktualienmarkt!

Suça ortak olmak

Yeniden Merhaba

Memleketim!..

Hop Dedik!

Zeynep Abladan Mektuplar