Ana SayfaLütfü ErtürkKuzey Ormanları

Kuzey Ormanları

Güneydekileri, yakarak yok ettiler! Yerlerinde şimdi 5 yıldızlı oteller parıldıyor(!)Kuzeydekileri, keserek, kazarak yok ediyorlar! Neye, niye, niçin, kime ne yapacaklar?..3. Yol projesinde kaç milyon metre2 ormanlık alan gitti dersiniz? Dünyanın en pahalı karayollarını üreten ülkeyiz…

2017 yılında Kırklareli/Vize’nin Küçükyayla köyünde RES’leri protesto etmeye gitmiştik. Oradaki RES’lerin kurulumuyla ilgili çalışmalar yapan yetkili kişilerle görüştüğümüzde bizlere, ellerindeki ÇED raporlarını ve izin belgelerini göstermişler, sadece üç tane pervaneleri olduğunu, küçük bir alanda Çalışma yapacaklarını söylüyorlardı… Küçükyayla köyünden bazı kişiler de oraya gidişimizden rahatsız olduklarını yüzümüze gayet net söylemişlerdi… köye bedava ışık gelecekti ve onlara göre bizler geri kafalıydık!..

Köye bedava ışık gelip gelmediğini bilmiyorum ama tam bir yıl içinde ‘3’ diye üzerine basa basa söyledikleri pervane sayıları 19’a yükselmişti! Küçükyayla köyünün arazi yapısını incelediğimizde Ormanları oradan aldığınızda altında kül gibi bir toprak çıkıyordu! Yine sonradan öğrendik ki orada değerli madenler varmış ve o madenler açık ocak şeklinde toprak üstten kazınarak çıkarılıyormuş… Bitmedi… Baktılar ki kimsenin bir söz ettiği yok! Tam aksine gelenleri de engellediler!.. Sofular ve Evrencik köylerine yöneldiler! Çok komikti, bu köylerde ne tepe ne dağ ne orman vardı! Besicilik ve at çiftlikleri vardır oralarda! Besicilik ruhsatı verenler, oraya RES ÇED raporu da düzenliyordu!.. Aslında konuyu tam da burada irdelemek gerekiyor, Tarıma elverişli yerleri olan köyleri mahalle yaptılar, orman köylerini de “orman köyü” statüsünden kaldırdılar!…

Yine bitmedi, İğneadayı duydunuz değil mi? Kırklareli’nin, Karadeniz’e kıyısı olan şirin bir balıkçı kasabası!… İğneadanın dünyaca ünlü bir özelliği var! Nedir, o? Longoz Ormanları, Yeryüzünde sayılı birkaç orman yaşamını içinde saklayan faunası ve florası ile eşsiz Longoz Ormanlarını (Sulu Orman) tahrip etmeye kalktılar! Öyle güzel yollar yaptılar ki uçakları bile indirebiliriz! Ne içindi bunlar? Nükleer enerji santrali kuracaklardı! Yaşar Mersin diye bir çevreci kardeşimiz (Selimpaşa’da oturur) dünyayı yıktı oraya. Şimdilik durdurmayı başardılar ama burası Türkiye, yarın sabah ne olur bilemeyiz!

Trakya’da hiçbir alan hiçbir şekilde heba edilmemeli!

Ekosistem hızla çöküyor! Yeraltı sularının yarıdan çoğu daha da aşağılara doğru kaçtı! Yıldız Dağlarında maden arayıcılarının patlattıkları dinamitler yeraltı sularımızı yok etmek üzereler! Tarih konusuna hiç girmiyorum! Küçükçekmece gölünün altında 4 bin yıllık koca bir şehir yatıyor! Kanal boyunca kaç bin metre2 orman gidecek dersiniz?..

Kaç yüz tane Çevre Derneği ve Çevre Platformu var? Karadeniz’i HESler kurutmadı mı? Beraberce eylemlerine katıldığımız ve bölgenin en kuvvetli STKları “Karadeniz İsyanda” ve “Sarı Yazmalılar” derneklerinin başı çektiği birçok çevre eylemine karşılık alınan sonuçlar kapitalizmin zaferi ile sonuçlanmıştır…  Durum niye böyle?

STK ağırlıklı eylemleri devlet kendisine muhatap kılıyor. Yani bizler direndiğimiz zaman, “Sivil Toplum Kuruluşları” devletin güvenlik ve asayiş kurumlarıyla karşı karşıya kalıyoruz!.. Devletin asli görevi olan hakemlik görevini adilane bir şekilde yerine getirilmesi beklenirken! Bütün yasaları ve kolluk kuvvetleri ile aleni bir şekilde taraf olmasıdır. Yani, “Verdimse ben verdim, size ne oluyor” sözü her dönem geçerliliğini korumaktadır. Kaybeden doğa ve İnsandır. Devlet hiçbir kurumuyla bu talanı görememektedir görmek istememektedir.

Bazı çevreciler şunun farkına vardık!

Aslında STKlar ne kadar çok artarsa, kapitalistlerin daha çok işine gelecekti!

Mücadele daha çok yayılacak, fikir ayrışımı olacak, kanunlar karşısında daha çok zayıf düşeceklerdi!

Oysa sosyalist bir rejimde bunların hepsi tek bir merkezden yönetilmektedir. Ekososyalizm diye bir kavram yoktur! Sosyal demokratlar ve de liberallerin kavram karmaşalarıdır bunlar…

Hal böyle olunca, Ülkede STKların yerine, bireysel başarılar gelmeye başladı!

İdealist insanların edinimleri yasalar karşısında daha çok iş yapmaya başladı! Yukarıda ismini zikrettiğimiz Yaşar Mersin ve bizim içimizin yükselen sesi; gerek hayvan hakları gerekse doğayı korumayı kendisine hedef seçmiş, seçkin bir kardeşimiz Erman Paçalı’nın cabası, daha hızlı bir şekilde hedefine ulaşıyor ve ulaşmaktadır. Kısacası 30 tane derneği kuzey ormanlarına götürmek yerine yasa ve yürütmenin üzerinden hedefe kitlenmeliyiz…

Kapitalizm, doğayı nasıl ki sokakta çarpışmadan, dövüşmeden ele geçiriyorsa biz de aynı yöntemle mücadele etmenin yollarını aramalıyız! Tek bir yolu var: Bu konuda eğitimli insanların eğitici duruma geçmeleri, idealist ve bilgili insanları yetiştirmeleri olacaktır. Kapitalistler, her türlü argümanı lehlerine çevirip ekosistemi vuruyor, sömürüyor ve yok ediyorlar… İtiraz eden, karşılarına çıkan olursa devleti göreve çağırıyor.

Yani Çatalca’nın kuzeyinde kesilen ağaçların muhatabı olarak karşımıza devlet çıkarılmakta ve bunu hiç kimsede sorgulayamaz hale gelmektedir. Geçmiş yıllarda bile bu sistemi keşfeden bazı belediye başkanlıkları aynı sistemi rahat bir biçimde kullanarak, suiistimal yolarına isteyerek ve severek sapmışlardır!

Yürütmesi arıza yapmış bir yasamanın, ülkeye hiçbir yararı dokunmayacaktır…

Kuzey Ormanları ilk defa hücuma uğramıyor ama binlerce ağacın doğrandığı bir bölgede o şehrin belediyesi “Haberimiz olmadı” diyorsa! Dünyadan bi haber görüntüsü veren insanlarla işin üzerine gitmek, insanımıza ve insanlığa zarar verecektir!

Hepimiz bir Erman olmanın yolarını aramalıyız!

Neresinden bakarsan bak! Sonuç aynı…

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Son Fasıl

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..