Mevzu, Silivri Sanayi Sitesi Yönetiminin yeni yapılan binasının açılış merasiminde gözümüze çarpanlar, duyduklarımız, olumsuzluklar, yansıyanlar ve bizim yorumlarımız…
Silivri Sanayi sitesinin başkanı Ercan Çalışkan kardeşimizin yaptığı affedilemeyecek gafını irdeleyelim istedim.
Sevgili Ercan, öncelikle nerenin ve kimlerin başkanı olduğunuz konusunda oturup, kendinizle bir konuşun, bir görüşün diyeceğim. Sadece kendinizle ama…
Neyi, kimi temsil ediyorsunuz? Sorusunun karşılığı ben de sadece “emektir ve ekmektir. “
Çok kutsal olan bu iki olgunun, karşılığı ise sadece insan olmaktır.
Hemen hatırlatayım bu ay içindekileri; 1 Mayıs işçi bayramı ve 6 Mayıs Deniz Gezmiş’lerin ölüm yıldönümü benim aklıma işte bu olguyu getirir.
Emek ve ekmek.
Sanırım, sanayi sitesi yöneticiliğini; sanayici ve fabrikatör iş adamları ile karıştırdınız. TÜSİAD ya da MÜSİAD başkanlığı yaptığınızı zannettiniz. Bulunduğunuz yer de çekiç seslerini, makine seslerini duyarsınız. Borsa brokerlerinin çığlıklarını değil!
Güzel bir hareketti aslında yaptığınız. Şehrimize gelen bir bakanı açılışa davet etmek! Çok şık bir hareketti. Belki Silivri’nin geleceğini orada daha güzel yönlendirebilecektiniz. Ama devam ettiremediniz. Niye vazgeçtiniz çağırmaktan?
Ya hiç çağırmayacaktınız. Ya da çağırdıysanız, davetinizin arkasında duracaktınız!
Ne dedi Belediye Başkanımız size? Kendi yaptığım yeri, AKP’li bir bakana açtırmam! (aslında daha Amiyane bir tabir var)
Belki, Belediye Başkanımızın bir sözünün arkasında ilk defa duracağım. Evet, haklıydı! Ben de olsam ben de çağırmazdım. Peki, ben sitenin yönetim başkanı olsaydım. Çağırmak isteseydim ne yapardım? Önce, Belediye Başkanımızla konuşurdum. Olumlu ya da olumsuz sonuca göre eyleme geçerdim.
Şimdi, Belediye Başkanımızın size reva gördüğü bu hareketini hep birlikte açalım.
Bu şehrin bir Mülki Amiri var, Belediye Başkanı var, Devlet Erkânı var, siteinizin esnafı var. Yaşlısı var, bilgesi var. Bu hak onlarındır. Bakan Bey gelseydi, geçiyordum uğradım olacaktı. Sayın Bakanımız İdris Güllüce’nin özelliklerini de bilmiyoruz. Bakan Bey’in basın toplantısına gittim, öğrendim. Bakan bey, iyi bir hatip, iyi ki gelmemiş size. Oradakileri mest ederdi. Belediye Başkanımız bu siyasi manevrayı tam yerinde saatinde yapmıştır. Bu gibi konularda çok ataktır.
Ne diyor? “Kendi ellerimle yaptırdığım” diyor.
Size ne diyor?
“Bakan bey gelirse ben gelmem” diyor.
Gelmesin! “Ben davet ettim, gelecek” diyemiyor musunuz?
Diyemezsiniz, çünkü siz de biliyorsunuz gerçekleri. Face de paylaşımlarınızı hatırlatayım size! Sinek uçsa başkanına söylüyordun, su içsen başkanına danışıyordun. Yanınıza gelenleri, sanayinizi kimlerin bastığını, gün saat vererek, resimleyerek “başkanım da başkanım” diyerek rapor ediyordunuz.
Öyle bir algı operasyonu yemiştiniz ki! Önünüzü göremiyordunuz…Ayılmanıza da imkân yoktu.
Şimdi, sizi biraz daha irdelemek istiyorum. Bakın, Başkan Bey’e o kadar çok “başkanım” dediniz ki içinizde sizin bile fark edemediğiniz bir öfke oluşmaya başladı. İddia edebilirim ki gücü biraz karşı tarafta hissettiğiniz an, gemiyi ilk terk edecekler arasında olmaktan hiç çekinmeyeceksiniz diyebilirim.
Beni de davet etmiştiniz sağolun. Gelemedim değil!
Gelmedim! Çünkü sizin makamınızı temsil hakkınızın olmadığını, sadece memur Tayin edildiğinizi hem siz ispatlamış oldunuz, hem de Belediye Başkanımız bir güzel ifade etmiş oldu.
Üzülmedim, dersem yalan olur. Ben sizin etrafınızda üzeri yağlı paslı insanları görmek isterim. Face sayfanızda onları paylaşın, dükkânlarını paylaşın, ürettikleri işleri paylaşın. Bulgaristan gezilerinizi, Misafirlerinizi, yediğinizi içtiğinizi değil, alın terinizi paylaşmanızı beklerim. Bırakın, Bulgaristan gezilerinizi paylaşmayı. Zaten, başkanınızla, boy ölçüşemezsiniz o konuda! Bana, kızdın biliyorum. Kızma hakkınızı kullanın… Ben de öyle yapıyorum. Senin kanındanım ve sana kızma hakkımı kullandım.
Sevgili Ercan Çalışkan, o fotoğraflara bakarken temsil ettiğiniz dükkan sayısını ve arkanda olan esnaf sayısına bir göz atmanızı rica edeceğim.
Merak etmeyiniz! Sayın Başkan, öyle kolay kolay kızmaz, darılmaz, Kin tutmaz.
Ona göre zaten kucaktasınız ve dediklerini de zaten yapacaksınız. Eh yapıyorsunuz da.. Öyle değil mi?