Bu akşam Kılıçdaroğlu ile bir toplantı yapacaklardı!
Toplantıya gitmeden önce bize ne demişti?
“Beni, Cumhurbaşkanlığına aday göstermiş olan Genel Başkanıma vefasızlık edemem. Bırakmak isterse aday olurum” demişti, ulusal basına!…
Sizce ne demiştir?
Ben fikrimi söyleyeyim! “Halk, beni istiyor bırak artık demiştir… “
Demiş midir?
Velev ki söyledi! “Yerel seçimlere giderken, olmaz bu iş!” diye de cevap almıştır, büyük bir olasılıkla… En iyi ihtimalle de kendisine İzmir Büyükşehir Belediye Başkanlığını önermişlerdir!…
Haydi, gelin komplo teorileri üretelim!
Teri soğumadan ve de aldığı gazla da siyasete yön vermeye çalışacaktır!
Tabi ki ince mi? İp ince hesaplar içinde yapmaya çalışacaktır!… Yeni parti kurmaya kalkışsa; yerel seçimlere kadar nasıl organize olurlar? He deyince bir anda etrafında kimleri toplayabilir! At oradan bir 10’luk kimlere diyebilir, kimler katkıda bulunabilir? Zor görünüyor değil mi?
Burada, sorulacak en doğru soru; sen olsan ne yaparsın? Sorusudur! Ben bu soruya kendimi muhatap kılarak cevaplayacağım…
“Ben olsam!” Diyerek başlarken, ilk önce gider kendime küçük bir parti ayarlarım! Daha önce parlamentoda temsil hakkını kazanmış ve de temsil hakkını elinde bulunduran bir parti ile işbirliğine girerim!
Olur mu? Hem de en iyisinden!…
Dünya siyaset tarihine bir bakın, Benito Mussolini ve Adolf Hitler, her ikisi de ülkelerinde birer küçük partiyi ellerine geçirerek başladılar! Sonra da Dünya’yı yerinden oynattılar!
Sayın İnce’nin, İnce hesapları daha da ileri bir düzeyde yakalayabilir böyle bir partiyi!… Türkiye standartlarında var mı böyle ileri düzeyde bir parti?
İşte,” ben olsam” bölümünün can alıcı noktası burada yatar!
Mesele küçük bir partiyi ele geçirmekle bitmiyor!
Devletin, bütün gücü parti gücü haline gelmiş ya da bu gücünden yeni güçler elde edilmiş, partiye dönüştürülmüş bir iktidar erkine karşılık nasıl organize olunmalıdır? Diye, derin hesaplar ve de derin güçler arayışına geçerim!…
“Var mı böyle bir parti?” sorusu belleklerde oluşuyor hemen değil mi?
Hali hazırda ülke yönetiminin içinde yer almış, İçişleri Bakanlığı yapmış ve de partisini kurmuş bir isim geliyor aklıma!
İşte, bir “ben olsam” daha devreye giriyor burada! Koşarak gider, Sayın Sadettin Tantan’a durumun vahametini anlatır, beraberce çare bulmaya ikna etmeye çalışırdım!
Çünkü Sayın Tantan’ın, parlamento da temsil hakkını elinde bulunduran bir partisi var. Yurt Patisi!
Ben de gider Yurt Partisini seçerdim…
Genel Başkanlığını yapmakta olan Sayın Sadettin Tantan Bu ülkede bir dürüstlük abidesi olarak tanınmakta! Güçlü mü? Güçlü! Tek başına bir ordu kadar güçlü; arkasında, gücünü tamamlayacak ordu gibi de bir toplum var zaten…
Erk olacak gücün, ekonomik gücünü nasıl bulurdum? Derseniz, Sayın Tantan’ın çevresinde ve arkasında bu işi yapacak ve de destekleyecek holdingler var.
“Bana sorarsanız” dedim! Yani, yanlış anlaşılmasın, kimseye yol göstermek gibi bir niyetimiz yoktur!. Ne haddimize!… Hani, siyasi fantezi de diyebilirsiniz buna!
Sayın Muharrem İnce’nin hesapları, bu teorimden daha ince olabilme olasılığı da var tabi ki! Kendi partisindeki sakin süreci iyi geçirebilmek ve güçlenmek! Tabi ki güç zehirlenmesine yakalanmamışsa eğer!…