“Her yaranın merhemi kendi dalındadır”, sözünü çok işitmişimdir…

Niye verdik bu örneği!

Son bir haftadır Muharrem İnce fırtınası esiyor ülkede!

Yine vurdu kendini yollara…

Trakya’da, pek bi seviliyor, ya da o öyle zannediyor! Severler, Trakya da kapı gıcırtısına oynarlar. Gidin sorun; kimi, Kırklarelili biliyor. Kimi, Keşan! Silivrili bile bilen var ama geldiğinde, bir kelime dahi etmedi Silivri’den! Neden hoşnutsuzdu? Bilmiyorum ama  Silivri siyaset tarihinde en büyük kalabalığı toplayan ikinci politikacıydı!…  12 dakika sahne aldı ve gitti… Yani, “Silivrili değilmiş” demeye mi getiriyorum? Ekmeğimizi yedin, suyumuzu içtin, yetmedi dünürümüz oldun! Sonuç 12 dakika…

İstediği yapılmayan ergen çocuklar gibi kapıyı çarptı çıktı. Şehir, ilçe, belediye ne bulursa dolaşıyor!…

Eğer, bu kadar sabrın sonu selamet değilse, mevzu çıkarırım diyordu!

ATV gönüllü izliyor, Sayın İnce’yi! Farkında mısınız?

Sayın İnce, haklı demeye getiriyorlar! Beyaz TV, naklen veriyor. “Oyunu arttırdı” sözcüğü artık haber niteliğinde değil de sanki bu TV’lerin mesajları havasında okunuyor. Sıkılmasalar,” Ak parti de destekledi “ diyecekler neredeyse!

Yani, yandaş medya mevzuyu çıkardı da bizler, çakamıyor muyuz acaba?

Sayın İnce’nin, seçim sonrası gösterdiği tutarsızlık, savaş esnasında aldığı yaranın, soğudukça sancıması gibi bir şey! Sıcaklamaya bir şey anlamadı; şimdi, feryat ediyor…  “Hani benim sevincim nerede?” diye!

Geçen akşam ki, Sayın Kılıçdaroğlu ile yaptığı toplantı saatlerinde yazmıştım! Sayın İnce, bu gece;  Sayın Kılıçdaroğlu’na ne söyleyecektir? Diye!

Sonra yine kendimiz cevaplamıştık!…  “Bırak” demesini bekliyoruz demiştik! “Bırak” dedi,  Sayın İnce!

İnce’nin, yaptığını biraz da siyasetin akademik yönüyle gösterelim!

Karl Kautsky adlı filozof, gazeteci, Marksist,  teorisyen bir bilim adamıdır. Karl Marks hayranıdır fakat sosyalist devrim yerine sosyal demokrat devrimi desteklemektedir.  Marksizm’i sosyal demokrat olgusu içinde amacına ulaşmasını destekliyordu! Bu yüzden, Marks’ın arkadaşı, yoldaşı, Engels tarafından hedef tahtası haline getirilecekti!

Karl Kautsky, Avusturya’dan yola çıkarak, bütün Avrupa’yı dolaşacak, Sosyal Demokrasi ve Marksizm’i birlikteliğinden söz ederek, proletarya ve sosyalist devrimin başarısız olacağından bahsediyordu! Oysa yaşadığı çağın (1850-1940) Teorisyenler çağı olduğunu unutmuş görünüyordu. Gün geçmesin ki proletarya haberleri ortalığı kasıp kavurmasın! Avrupa, adım adım kooperatif devlete dönüşürken, Karl, proletaryanın üstünlüğünü kabul edemez bir görüntü çiziyordu!…

Niye anlattım tüm bunları? Yaşamın koşulları izole olmayı değil, topluluklar oluşturmayı gerektirir!

Dönelim seçim sonrasına!

Sayın Muharrem İnce kendisini izole etmiş midir? En iyi şekilde!…

Cumhurbaşkanlığı yarışında örgütlenmiş midir?  Yok,  izledik! Ne diyordu? Ben yaparım, ben bilirim, bisiklete binerim, YSK’ya giderim…

Kendi felsefesini ya da ülküsünü diyelim! Herkese, her yere uyarladı ama dönüp bir tek partisine yakıştırmadı. “Parlamenter sisteme döneceğim” derken, ülke liderliğine soyundu! Hükümetine herkesi, her şeyi yakıştırdı da bir CHP’yi yakıştıramadı.

Karl Kautsky’a tekrar dönersek, kendi kafasında kurguladığı Marksist felsefiyi her şeye uyarlıyordu ama bir tek sosyalist devrime uygun görmüyordu!… Niçin, bu örneği verdiği mi? Sanırım anladınız…

Oysa Kemal Kılıçdaroğlu ne diyor?

“Parti, örgütüne soralım” diyor!

Bizler, örgütün kararlarına saygı duymalıyız diyor!

Partisinin örgütünden bihaber olan Sayın İnce, parti örgütüne karşı, Ülkeyi örgütlemek için  yollara düştü yeniden!

Kime karşı? Erdoğan’a karşı mı? Yok canım! Hedefte Kılıçdaroğlu var!…

Oysa kendi örgütüyle niçin bir araya gelmez!

“Her yaranın merhemi, kendi dalındadır”, sözü her zaman geçerliliğini koruyacaktır…