Tesadüfen gittiğim arkadaşım, ofisinde Halk TV’yi izliyorken buldum kendisini. “Gel, bak otur; Diyanet bu yıl 84 milyon faiz almış, bankalardaki hesaplarından” deyince ben de habere dikkat kesildim! Evet, haber doğruydu! Hem jenerik ile hem de sözlü bir biçimde veriyorlardı haberi.
Aklıma, “faiz haram “diyerek diyanetin fetva verdiği günler geldi! Sonra yavaştan ufak salınımlı “Hangi faizler haram, hangileri değil” fetvaları geçti gözümün önünden… 3 kitabın üçünde de faiz haram deniliyor ama en ağır olanı İslam da! En düşündürücü ise Yahudilikte Yahudi’nin, Yahudi’den faiz yemesi günah ama diğer dinlere bağlı mensuplardan alabilir ve yiyebilirdi! Günah sayılmıyor! Nasıl akait ama? Musa’dan bu yana faiz uygun koşullarda serbest!..
Faizin ana çıkışı antik döneme denk gelmektedir. Tapınaklara bırakılan mallar korunacağından, oradaki din adamları malların fazlalığına göre icar ya da vergi alıyorlardı. Zamanla zamanın getirisi olayı keşfedildi. Aylar, haftalar paranın gramajı oldu. Kim ne kadar zamanı kullandıysa o kadar denk gelen bir muhasebe sistemi getirilerek paranın korunma bedeli zamana göre belirlendi.
Diyanetimiz de enflasyon karşısında halkın birikimlerini düşünmüş olsa gerek ve biraz esnetmiş yasaları.
Yıl 2001’i gösterdiğinde dolar kendini üçe katlamış, bankalar tek tek batıyor. Kemal Derviş kanunları ile çalıştığım banka da kapatılmış, çalışanlar çeşitli bakanlıkların bünyesinde işe alınmışlardı! Bütün hak edişler ve seksiyonlarımız silinerek gittik. İşte o yıllardan kalan bir anımı aktaracağım sizlere…
Hükümetimizin ve Maliye Bakanımızın ağzına pelesenk olan bir cümle var!.. Faiz lobisiyle savaşıyoruz. Doğru mu?.. Doğru ama ne kadar savaştıklarını bilen var mı?..
Laf-ı güzaf hepsi! Olan biten, servet vergisi nedeniyle faizleri enflasyonun altında tutabilmek.
Mevduatı olandan negatif faizle servet vergisi alınıyor. KKM’de (kur korumalı mevduat) buna dahil onun getirisi de negatif!
Faiz düşük tutularak kredi kullananlar kayırılıyor. Bu kayırma yine seçimlerin belirleyeceği taktik, strateji olacak. Mal mülk düşkünü olanların vergilerinin düşüklüğünü anlayan olur herhalde.
Bu taktiği 2007 yılında Adli Tıp’ta çalışırken, gelen suç dosyalarının fazlalığından sezmiş olduk (serde bankacıyız ya). O yıl, seçim de vardı. Fındık taban fiyatını bir yıl önceye göre düşük ilan etmiş ama Karadeniz Bölgesinde 1.parti olmuştu. Nedeni: 1 yıl önce yüksek taban fiyatıyla malını satan bütün üreticiler bar, pavyon gezmiş, kumar oynamışlar araba ve ev için bol bol kredi kullanmışlar, icralık olmuşlardı. Eğleneceğiz derken adam vurmuşlar, yaralamışlar, perişan bir şekilde önlerindeki seçimi bekliyorlardı. Bu seçim yılında daha yüksek fiyat verirler diye beklentiye geçmişlerdi. Fakat hiç te düşündükleri gibi olmadı! Taban fiyatlar beklentinin altında idi! Bu sefer de hükümeti kuranlar, “Biz gidersek faizler artar” diye siyaset yaptıklarından başarılı olmuşlardı. Nereye gittiğini sorgulamayan bir toplumun bu tuzağa düşmesi yazgısı olacaktı!..
Bülent Ecevit hükümeti zamanın da bizim yazgımız yazılmıştı 6 yıl sonra 2007 seçimlerine az bir süre kala emekli oldum. Tam 15 yıldır bu yazgı devam ediyor! Hiçbir hukuk mücadelesini kazanamadık! Faiz lobisi ile savaşlar devam etmekte ve öyle görünüyor ki yüzyıl savaşlarına dönecek bu gidişle!..
Servet vergisi: Yıllık enflasyon, tüketici (TÜİKverisine göre) – Mevduat faizi = Servet Vergisi veya negatif faiz. KKM(Kur korumalı mevduat) de durum aynı. Kredi kullananlar ise enflasyon-kredi faizi farkı kadar korunuyor, bankalar dahil.
Bu KKM için bütçeden, düşük kredi faizi yine kamu maliyesinden (Kamu Bankaları) çıkıyor. Halkın enflasyon yolu ile fakirleştiğini göremiyorlar mı acaba?..
Türkçe meali aynen şöyledir: Bugün aldığın malı 2 gün sonra aynı fiyata alamıyorsan, batışını hızlandırmışlar demektir…