Yalan Dünya!

Dünyanın en çok kullanılan repliği; şarkıda, türküde, sinemada, tiyatroda, işte, güçte, iktidarda, muhalefette,  yaşamın tam içinde ve tüm dünyanın ağzına binlerce yıldır pelesenk olmuş durumda!

Yalan Dünya!

Yalan, bu bağlamda sadece ağızdan çıkan sözler değildir, hayata bakış ve genel olarak yaşam tarzıdır.

Ah, yalan dünyada, yalan dünyada / Yalandan yüzüme gülen dünyada demiş Baba Neşet! Yani, yalandan gülmeyi de becerebilmişiz oysa dünyanın en güzel, en barışçıl eylemine bile yalan bulaştırmışız!

İnsan doğası gereği yalan söyler ama toplumun yalan konusunda hiçbir yaptırımı yoktur. Esas sorun da budur. Kutsal kitaplarda yalan ile ilgili bir ceza ve yaptırım yoktur, olsa olsa günah olur ve sonradan tövbe edilebilir…

Din ve inanç toplum düzeyinde etkili olduğu zamanda ise “yalan” için en ideal ortam hazır demektir. Ne zaman din ve inanç sadece bireysel düzeyde kalır gerçekte toplum ve sağlıklı birey ancak o zaman gerçek anlamada hürriyetine kavuşur.

Bu toplumun esas olarak kültürü “yalan” üzerine kurulmuştur. Yalan kültüründe zaman yoktur! Ne zaman ne şekilde başladığı çok önemli değildir!

Yalan, bu bağlamda tüm toplumun genelinde tüm kötülüklerin köküdür… Yalanın alt kırılımları da vardır, örneğin hamaset, ırkçılık, cinsel ayrım, doğaya ve tüm canlılara karşı hoyratlık! Yani, bilimsel açıdan aslı astarı olmayan konuları ve hususları var saymak, gerçekte olmayan özelliklere önemli değerler ithaf etmek…

Yalanın en güzel Kamufle edildiği Algı operasyonu kitlelerin beyinlerine nüfuz ederek, onların istenilen şekilde düşünmelerini sağlamaktır. Kitleler üzerinde sistematik olarak uygulanan algı operasyonlarıyla, insanlar farkında olmadan başkalarının kontrolüne geçebilmekte, onların istediği ideolojiyi savunabilmekte, onlar gibi düşünebilmekte ve davranabilmektedir.

Yalanın ortaya çıkışının en önemli nedeni bilimden ve hayatın normal akışından uzak olmaktır. (sözde bilim yuvası olması gereken üniversiteler bile işlerine geldiğinde “yalanı” en etkili şekilde kullanırlar…). Bu şekilde zehirli (toksik) toplumlarda iki katman halinde süre gelen çekişme ve didişme sonsuza değin yaşanır. Alt katman bunun bazası ise orada bireyler arasında hasetlik, fesatlık, kıskançlık ve çekememezlik hüküm sürer. Üst katmanı çağdaşlaşmadır. Çağdaşlaşma ile irtica yanlıları (gerçekte din değildir, bağnazlık ve yobazlıktır) arasında bitmez tükenmez ölümüne mücadele şeklinde geçer…

bu iki katman sürekli birbirlerini besler… bu kısır çevrimden çıkmanın yegane yolu, “yalan” ın toplum ve birey üzerinde etkisini sürekli olarak azaltma gayretinden geçer.

Bunun da yolu, bilimin işaret ettiği yönde sürekli ilerlemek ve din, iman ve inanç konularını tamamen ve sadece bireysel seviyede tutmakla mümkündür.

Bunu başarabilen toplumlar müreffeh yaşamayı hak ederler… Başaramayanlar ise bu dünyada cehennem azabını yaşarlar; toplum, bireyler ve doğa dahi en ağır şekilde zarar görür.

Totaliter örgütlerin üst yönetiminde herkes şefin yalan söylediğini bilir. Ama şef kaybederse hepsi kaybedeceğinden susarlar.

İlke, şefin yanılmazlığı değil yenilmezliğidir; buna olan inanç biterse totalitarizmin hayal dünyası bir anda çökecek ve gerçek kazanacaktır.

– Herkes sürekli yalan söylediği zaman sonuçta buna inanmazsınız ama hiç kimse de hiçbir şeye inanmaz. Böyle bir toplum, hiçbir konuda fikir sahibi olamaz. Giderek düşünme, yargılama ve eylem yetisini kaybeder. Böyle bir topluma her istediklerini yaptırabilirler.

– Diktatörlerin o kadar göz göre göre yalan söylemelerinin sebebi, tabanlarının ahlâkını bozmak ve suç ortağı haline getirmektir. Biliyorlar ki ertesi gün o yalanın tam tersini söyleyecekler ve taban bunu ‘ne büyük taktik deha’ diyerek bir kez daha alkışlayacaktır.

Güzel bir Pazar gününüz olsun… 12.o6.2022

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

İlgili Yazılar