Ana SayfaEsin YalçıntaşAdalet, Özgürlük ve Ekmek

Adalet, Özgürlük ve Ekmek

Eşitlikçi ve adil bir devlet yapısının yanında, bireysel özgürlükleri önceleyen bir düzen modern toplum yapısının temel özellikleridir diyebiliriz. Fakat ekmek yani gelir çoğu zaman bu iki kavramdan bağımsız olarak algılanır. Oysa üç kavramda, hukukun üstünlüğü kavramını oluşturan ve birbirinden doğan bütünleşik olgulardır. Zira gelir yaratan kaynakların adil dağıtımı ve oluşan gelirin hakça bölüşümü adalet ve özgürlükle tesis edilir.

Bu konuda sıkça dile getirilen bir anekdota göre, Afrikalı bir kadına, “Size özgürlükten çok ekmek lazım” diyen bir Batılıya, Afrikalı Kadının cevabı son derece düşündürücüdür;

Konuşma özgürlüğüm olmazsa, ekmeğimi kimin çaldığını nasıl söyleyeceğim

Esasen adalet kavramı üzerinde düşününce, yalnızca modern toplumların üzerinde yükseldiği bir değer olmadığını görebiliriz. Tarih boyunca kurulmuş güçlü devletler ve büyük imparatorluklar da kendi toprakları üzerinde adil bir sistem oluşturdukları için büyümüş ve gelişmiştir. Bu konuda büyük Osmanlı Sultanı Fatih Sultan Mehmet;

Kadı’yı satın aldığın gün adalet ölür. Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür.” diyerek kendi hükümdarlığının dayanağını belirtiyor. Sultan Mehmed her ne kadar bir monarşi düzeninin temsilcisi olsa da her devirde devlet için adaletin öneminin altını çiziyor. Aynı şekilde Hz. Ömer “adalet mülkün temelidir” diyerek adaletin ve hakça bölüşmenin önemini vurguluyor.

Bugün iktisadi gelişimini tamamlamış tüm devletlerde özgür ve bağımsız yargının kökleşmiş kurumlar olarak topluma güven verdiğini görebiliriz.  Hatta öyle ki devlet mekanizması kendini denetleyebiliyor ve şeffaf bir yapı olarak toplumun ihtiyaçları doğrultusunda yeniden şekillenebiliyor. Hepsinde öyle olmasa da demokratik hukuk devletinden beklentiler bu yönde.

Kamu kaynaklarının demokratik ve adil kullanımı yoksulluğun azaltılmasında ve gelir dağılımının dengelenmesinde önemli bir etken. Özellikle Türkiye gibi bereketli toprakları ve zengin kaynakları (buna insan kaynağı da dahil) olan bir ülkede bir yoksul varsa, haksız dağıtılmış bir gelir var demektir.

Her toplumda girişimcilik ve üretim faktörlerinin kullanımı temel hakların başında gelir.  Ancak bu hakların yasalarla güvence altına alınması, devletin ve siyasi düzenin iktisadi yapılara karşı tarafsızlığını gerektirir. Böylece refah toplumu dediğimiz, bireylerin yaşam konforlarını ve gelecek planlarını sağlayabildiği bir ortam oluşabilir. Aksi halde adaletsizlik denetimsizliğe denetimsizlik ise yolsuzluğa neden olarak sosyal çöküşü başlatır.

Hukukun üstünlüğü kavramı, güçlü ve adil bir yasal sistemi, devletin ve özel sektörün hesap verebilirliğini temin ederken, kamu kaynaklarının doğru dağıtılmasını sağlar. Ekonomik büyüme, güven ortamına muhtaçtır. Güven ortamının zayıfladığı yerde devlet kaynakları otokratik rejimlere devredilir ve halkın yaşam standartları düşer.

Yukarıda bahsettiğimiz gibi adalet ve özgürlük soyut, ekmek (gelir) ise somut bir kavram olarak çoğu zaman ayrı değerlendirilir. Fakat açıkça görülüyor ki kültürümüz ve değer yargılarımız yaşam standartlarımızı belirliyor. Yani ahlak  değerlerimiz  maddi kazanımlarımızı belirliyor.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Rekora Gidiyorlar

Ah be Gönül!

Bir Günah gibi

Aşk Acıyı Sever

Kültür İletişimi

Marteniçka

İlgili Yazılar

Rekora Gidiyorlar

Ah be Gönül!

Bir Günah gibi

Aşk Acıyı Sever

Kültür İletişimi

Marteniçka