Teknolojinin hızı insan ve toplum yaşamını derinden etkiliyor. Yapay zekâ ve robot teknolojisindeki gelişmeler, yakın gelecekte pek çok alanda köklü değişimleri getirecek. Bu değişimlerle günlük yaşamın her alanında karşılaşacağız.
Ancak asıl etkili ve büyük değişimi üretim alanında göreceğiz. Esasen ürerimdeki değişim günlük yaşamdaki değişimi şekillendirecek diyebiliriz.
Yapay zekânın oyunun kurallarını değiştireceği ve geleceğin üretim sektöründe bazı kırılmalar yaratacağını söylememiz gerekir. Bu kırılmaların başında insan gücünün üretim sektöründeki yeri geliyor. Üretimin insan gücünden tamamen bağımsız olmasını beklemek pek mümkün görünmese de sanayi üretiminin büyük bölümünü robotların devralacağını öngörmek mümkün.
Özellikle insan faktörünün en fazla yer aldığı kalite kontrol ve tasarım gibi departmanların büyük bir bölümünün yapay zekâ tarafından ele geçirilmesi bekleniyor. Bu, maliyetlerin düşürülmesinde ve daha üst kalitede ürün elde etmede önemli avantajlar sağlayacak. Ancak günümüzde insan nüfusunun geniş bir bölümü üretim sektöründe istihdam ediliyor. Bu durumda herkesin aklına şu soru geliyor. Her geçen gün artan ve büyük bir oranı kentlerde yaşayan bu geniş kitle işsizlikle mi karşı karşıya kalacak? Şüphesiz bu durum hem sosyal hem de ekonomik olarak büyük bir kaosa neden olacaktır.
Kentsel dinamikler, işini yapay zekâya kaptıran işsizler ordusunu bakamayacak kadar hassas dengeler üzerinde ilerliyor.
Bu sebeple pek çok insan için alternatif iş kolu yaratmak yine yerel ve merkezi yönetimlerin çözüm üretmesi gereken konuların başında geliyor. Bu nedenle konu son zamanlarda çeşitli platformlarda konuşuluyor. Genellikle rutin ve herhangi bir uzmanlık gerektirmeyen işlerin hızla yapay zekâya devredileceğini öngörüyor.
Bu noktada her geçen yıl daha geniş insan topluluklarına ev sahipliği yapan kentlerin sürdürülebilirliğini de ele almakta fayda var. Son dönemde kentsel alanlarda yaşanan sorunların kentlerin sürdürülebilirliği ile ilgili endişeler de sıklıkla gündem oluyor. Özellikle kalabalık kentlerde kirlilik, gıda güvenliği, kent yoksulluğu gibi konular hemen hemen tüm toplumların sorunu olarak karşımıza çıkıyor. İşte tam bu noktada insan faktörü ile daha geleneksel bağları olan tarım sektörünü öne çıkıyor. İnsan nüfusunun kentsel alanlarda yoğunlaştığı günümüzde kentsel tarım geleceğin geniş kitlelerinin istihdam edileceği bir sektör olarak düşünülüyor.
Kentsel tarım, özellikle kirlilik kaynaklı sorunlara karşı geri dönüşüm döngüsünü desteklediği için doğa dostu bir üretim şeklidir. Ayrıca uzun tedarik zincirlerini ortadan kaldıran, tüketim ve üretimin aynı mekânda gerçekleştiği bir sistem meydana getirir. Böylece kentteki karbon ayak izini ciddi oranda azaltır. Kent çeperlerinde biriken kent yoksullarının (ki çoğu kırsaldan gelerek sanayideki niteliksiz işgücünü oluştur) istihdama katılmasını sağlar. Bu nedenle kent yoksulluğu ve gıda güvencesi sorunlarına güçlü bir çözüm önerisi olarak karşımıza çıkar. Kent tarımının daha birçok olumlu etkisi ile geleceğin kent yaşamında önemli bir yer kaplayacağını söylemek yanlış olmayacaktır.
Ek olarak yapay zekâ ve robot teknolojilerinin yaygınlaşması, sanayi üretimde insan gücüne olan ihtiyacın azalmasına ve iş gücünün niş pazarlara kaymasına neden olacaktır. Niş pazarlar üretimde farklılaşmayı ve daha küçük pazarlara yönelik üretimi hedefler. Böylece sektördeki boşluklara yönelik taleplerin karşılanması için özel üretime alan açar. Bu durum üretimde farklılaşmayı arttıracağı gibi tüketimde kalitenin de artmasına neden olur.
Tüm bu öngörüler ışığında yapay zekâ ve teknolojik gelişmeler geleceğin üretimini şekillendirerek, toplumların tüketim ve dolayısıyla yaşam tarzlarını da etkileyecek. Sanayideki robotlaşma insan gücünü daha doğal ve niş pazarlara yönlendirecek.
Yapay zekâ ile ilgili korkutucu senaryolar toplumda endişe yaratsa da sanayi üretiminde insan gücünün yerine geçmesi ile insan gücünün doğal alanlara yönlenmesi belki de bizlere gelecekte daha kaliteli bir yaşamın kapılarını açacak.