Roma’yı da yak kardeşim. Yetmedi mi? Beni yak, kendini yak!
Sen yanmazsan ben yanmazsam nasıl çıkar karanlıklar Aydınlığa…
Ama bak bir şey diyeyim!
Hani “yakarım” diye tehdit savurduğun beyefendiye senin ateşin yetmez… Şahit olmuşundur diye söylüyorum. Neleri yakmadı o! Kimleri yakmadı ki değil mi?
Sen ne yapıyordun o aralar?
Eminim ki gülüyordun!
Hani uyandırayım diye söylüyorum “yakarım” diyorsun ya! Bence geç bunları, başka bir yol denemelisin…
Adam, gemileri yakmış, gidiyor!
Sen “yakarım” diyerek hiç olmazsa komik duruma düşme…
Bak şimdi! Durduk yerde aklıma gemi yakmayı getirdin… İspanya’nın fethinde oluyor bu olay!
Tarık bin Ziyad, askerleri geri dönmesin diye İspanya seferin de İber yarımadasına ayak bastığında gemileri yaktırır. İşte o adamın adını da o boğaza verirler… Afrika ile Avrupa’yı birleştiren bu boğaza Cebeli Tarık Boğazı dediler…
Bir düşün bakalım, sen ne zaman yaktın gemilerini?
Bulgaristan da mı? Yunanistan da mı?
Bak, “yakarım” dediğin padişahın orta Avrupa seferini yapıyor şu an! Veziri, sultanı, haremi, makbulü her bir şeyi yanında…
Ateşin içinde yanarken “yakarım” sözü pek inandırıcı gelmedi bana…
Gemilerini yakmadan evvel düşünecektin…
Bak, elini doğru dürüst bir çöpe bile sürdürmüyorlar! Bence “yakma!”
Gücün varsa “Yık!”
Ya da sen; yakmayı, yıkmayı boşver de en yakın sahile doğru yüzmeye bak!
Bakarsın bir sürpriz olur da kurtulursun…