Bu şiir, daha çok bana, insanın hata yapma özgürlüğünü çağrıştırıyor. “Öyle de özgürlük olur muymuş?” Demeyin!  Bizlerin “hata” diye gördüğü, bir başkasının hakikati olabilir.

İnternet sayfalarında Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın Halife olma isteği haberinden geçilmiyor!

Padişahlık cepte!

Hilafeti de ilan ettik mi yaşasın Devlet-i ‘Aliyye Osmanlı…

2014 yılında İŞİD, Irak’ta hilafeti ilan etmişti de ne çok kızmıştık. İŞİD’e mi kalmıştı bu işler?  Deyip, hatadan dönülmesini istemiştik…

Tam da buradan soruyorum! Sayın Cumhurbaşkanımız, BORGES’e fazla mı inandı dersiniz?

İnsan halifeliği niye ister? “Hata olsun” diye istemez sanırım. İsminin önünde unvan çokluğu olsun diye de istemez herhalde. Ya niye? “Ey İsrail!” Demek için halife olmaya gerek yok! Onu zaten her fırsatta söylüyor…

Tam da böyle Cumhurbaşkanıma toz kondurmamaya çalışırken, Rus medyası işe kestirmeden girmiş, Cumhurbaşkanımızı İslam dünyasının halifesi ilan ediverdi.( http://www.kafkassam.com/erdogan-ruslara-gore-islam-halifesi.html)

Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. / Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu.  / Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten.  / Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın.

Anlar!

Ve bir an geldi ve bir haber beni Osmanlı rüyasından uyandırıverdi.

Seçimi İslam düşmanlığı ile kazanan adam; bugün, tam da bugün İslam âleminin lideri oldu. “Hacı Tramp” kolyesini boynuna geçirirlerken, eğilmekten imtina etmedi ve Kral Abdülaziz’in önünde şaşırtıcı bir reveransla eğildi…

ABD Başkanı Donald Trump, Suudi Arabistan’ı ziyaret ediyordu. Kral Abdülaziz’in önünde eğiliyor, kılıç dansı yapıyor, kısacası her türlü taklayı atıyordu. 110 Milyar dolarlık bir silah anlaşmasını kapıyordu. Hoş, Amerika’nın silahtan başka satacak bir şeyi de yok ya!

Sayın Cumhurbaşkanımızın, bir halife olarak bu anlaşmaya dahli olabilir miydi?

“Durun, yapmayın! Artık, bu kutsal topraklarda Kardeşkanı dökülmesin” diyebilir miydi? “Şeytan taşlamak için satın aldığımız taşlardan kazandığınız paralarla silah alamazsınız, dinimizce caiz değildir” diyebilir miydi?

Bir zamanlar, rahmetli Süleyman Demirel’in, Rahmetli Özal için dediği gibi “Çankaya’nın Noteri” anekdotu,  “İslam âleminin noteri “ olarak yer alır mı siyaset edebiyatımızda? Bilirsiniz ki bütün akitler noterlerce tasdik olunur…

Kaç İslam ülkesi, “sen bizim halifemizsin” diyecek?

Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. / Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine.

Gerçek sorunlarımız yok mu bizim?

Bir tanesini söyleyelim mi? Fetö! Diğerlerini saymaya gerek var mı?

Dış politikada ise bataklığa saplandık kaldık!

Hatay’ın altı, Rusların oldu. Onun altı da İsrail’in!

“Bir İslam halifesi olarak bu duruma ne diyorsunuz?” Diye, sorsa bir gazetecimiz! Sizce, ne cevap verirdi halifemiz?

Şura suresinden ayet mi okurdu?

Yoksa uluslararası ticari hukuktan mı bahsederdi?

Domatesin geri dönüşü, gidişi kadar muhteşem olabilir miydi?

İyi hatırlıyorum, rahmetli Özal’da Bulgar Tudor Jivkov’a,  “65 milyon olalım hesap soracağız” dediğinde 100 binlerce yoldaşımız yollara düşüp gelmişti. Bir yıl sonra da geri dönüşlerini izlemiştik. Üstelik Halife de değildi rahmetli.

Şiir şöyle sona eriyordu; Eğer yeniden başlayabilseydim, / İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım.

Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. / Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. / Ama işte 85’indeyim ve biliyorum…  Ölüyorum.

Jorge Luis BORGES

Biz, şimdi 85 milyonuz. Ve biliyoruz ki halifeliğimizi kendimizden başkasına kabul ettiremeyiz. 110 milyar dolarlık silah anlaşması yapan Suudi Arabistan’la;  Biz, 10 Milyar dolarlık bir anlaşma yapabiliyor muyuz? Halife olmaya gerek yok! “Ey Arabistan!” Demenizi tercih ederim her zaman… Ramazanımızın, bu yılda sağlık ve huzur içinde geçmesi dileği ile esen kalın…