Ana SayfaLütfü ErtürkAcıları Paylaşmak

Acıları Paylaşmak

“Acı çektim günlerce/Acı çektim susarak/Şu kısacık konutlukta/Deprem kargaşasında/Yaşadım birkaç bin yıl/Acılara tutunarak.” Hasan Hüseyin Korkmazgil’in şiirinden birkaç satırla başlamak istiyorum yazıma! Sevgili ozanımızın şiirindeki deprem sevgi üzerinedir. Eh, bizim öykümüzde insan sevgisi üzerinedir.

Birbirilerini hiç tanımayan iki yürekli insanın yüreklerinin kesiştiği yolun öyküsüdür bu…

Karlsruhe-Silivri-Hatay hattının öyküsüdür bu!..

Binlerce, yüzbinlerce çığlığın acılarını yüreklerinde duyan iki insanın başlattıkları mücadelenin anlatılamayacak kadar derin öykülerine yaşayarak dokunmak istedim.

Almanya’nın Karlsruhe şehrinde 36 yıldır yaşamakta olan bir Deli oğlan Kemal Yaşat! Kardeşim, kadim dostum, kader arkadaşım! Çabuk büyüyen çocuklardandık! Onun deyimiyle; “Lütfü’m biz kavruk büyüdük” sözü belki de üç sözcükle durumumuzu ortaya koymaya yetiyordu sanırım.

İşte, bu can dostum; Hatay depreminin 3.günü beni arayarak kar altında, göçük altında kalan insanların feryatlarını içinde nasıl hissettiğini, içinin nasıl ezildiği anlatırken; karıncanın yükü misali nasıl ve ne yapabileceğimizi anlatmaya başlamıştı. Son güne kadar da hep anlattı!

Kemal’imin, şimdi evi yok! Üç yıldır karavanda yaşıyor. Karavanda yaşamak bir tutku oldu arkadaşımda. Yüzlerce karavancı dostları var. Pepper marka (Pepacılar) karavancıları bir araya getirerek fikrini paylaştı. Hatay’da depremzede çocuklara yardım kampanyası başlatmak istediğini söylediğinde Ren Nehri kıyısında 40 kadar dostu Kemal Kardeşime yarenlik etmeye karar verdiler. Bir kuruş para yardımı istemiyordu bizim deli oğlan. Ya ne? Karınca, kararınca sadece çocuklara giysi, defter, kalem, belki teselli olur düşüncesiyle yaş grubuna göre oyuncaklar, şekerlemeler yağmaya başladı. 6 ay boyunca hiç durmadan gönderdiler. Almanya’nın her yanından, her bölgesinden duyanlar, duymayanlara haber iletti. Hollanda’dan katılanlar oldu. Biz her gece bu yardımları konuşur olduk. İmdadımıza Sevgili Haluk Balcı kardeşimiz yetişti. TIR’ı ile her Almanya seferinde Kemal’e gönderilen yardımları Silivri’ye taşıdı ve annesinin evinde de depoladı Sevgili Haluk…

Sevgili Kemal’in, Türkiye’ye gelmesi kesinleştiğin de hepimizde hummalı bir çalışma başladı. Nasıl ve ne şekilde ulaştıracaktık yardımlarımızı?..

Hatay bölgesinden iyi haberler almıyorduk! Kargaşanın yarattığı belirsizlik bizi karamsarlığa sürüklüyor, Kiminle ve nasıl yürümemiz konusunda endişelerimiz vardı!..

Kemal Kardeşimin yanında birlikte seyahat eden Alman arkadaşı sevgili Yörk Dostumuzdan bahsetmeden geçemeyiz. Kemal, bu karavancı arkadaşını da yanına alarak; getirdikleri yardımları birinci elden dağıtmak istediklerini söylüyor, yardımların ihtiyaca göre direkt olarak çocukların eline geçmesini arzuluyorlardı. Üstelik kendi karavanlarına sığmayacak kadar çoktu yardımlar!

Kesişen yollarımız ve paylaşacak o kadar çok acımız vardı ki “hiçbir şey tesadüf değildir” cümlesini haklı çıkarırcasına gelişmekteydi olaylar…

Silivri’de Belediye’mize ait geniş kapsamlı bir arama kurtarma merkezi (SAK) yaratan ve AFAD ile koordineli çalışma imkânı yaratan Silivri Belediye Başkanımız Volkan Yılmaz, bize bu konuda yardımcı olacak en yetkili ve en güvenilir merci idi.

Halkla ilişkiler Müdürümüz Eren Ermiş ile paylaştım konumuzu. Kemal kardeşimin projesinden bahsettim. Eren Müdürümüz, daha ilk dakikadan itibaren yanımızda idi. Başkan beyle görüşerek isteklerimizi iletti. Volkan Yılmaz Başkanımla detayları görüştüm. “Ne gerekirse yapılacak” dedi. Öyle de oldu. AFAD’ın programına dahil olduk. Başta AFAD Koordinasyon Müdürümüz Uğur Tozlu’nun ilgisi ve alakasına mazhar olduk. İçimizdeki endişeyi bitirmiş tedirginliğimizi atlatmamızda yardımcı olmuştu. Onun, nasıl bir makamı işgal ettiğini ve o makamın hakkını nasıl verdiğini ulaştığımız çadırkent sakinlerini dinlediğimizde gayet iyi anlamış olduk! Belen, (100) Defne (120) ve Antakya’da (100) olmak üzere üç adet çadır kentimiz vardı ve Kumlu ’da konteyner (81) kentimiz vardı. Toplamda 401 deprem barınağımızdan en kalabalık çadırkentimize (Defne) ulaştık. Kendisi ile birlikte yola çıktığımız ve bizi Defne Kampına zamanında ve huzurla ulaştıran Bülent Özdemir’e ve de Kampta bizi yalnız bırakmayıp, Çadırkent Sakinleri ile tanıştıran Ali Dilibal’a sonsuz kere teşekkür ediyorum. Onca acısına rağmen maneviyatını hiç bozmadan her zaman kamp sakinlerinin yardımına koşan hissiyatıyla insanların yüreklerine dokunan ve bizi bir dakika yalnız bırakmayan kampın mutfak şefi Hüsamettin Güler’e de buradan selamlarımızı gönderiyoruz.

Gönlümüze ve de ihtiyaca göre yardımlarımızı ulaştırdık. Gönlümüz ferah bir şekilde ayrıldık kamptan. Acılarını paylaştık Hatay/Defneli kardeşlerimizin. İzlenimlerimi diğer yazımda paylaşacağım. Oradaki depremzedelerin Silivri Belediyesi ile ilgili görüşlerini, Sayın Başkanımız Volkan Yılmaz hakkındaki görüşlerine yer vereceğiz. Kampta görevli bir emniyet mensubu arkadaşın bize aktardığı gözlemlerine dokunmadan geçemeyeceğim. Ben, burada onlarca kamp yerinde nöbete gidiyorum. Size izlenimimi söyleyeyim dedi: Silivri Belediyesi’nin kurduğu kamplarda insanlar mutlu. Kendi kamplarının dışında da diğer kamplara da üç öğün yemek çıkıyor buradan adaletli bir sistem içerisindeler ve yardımlaşma hat safhada her dakika sıcak su var, çamaşırhaneleri, bulaşıkhaneleri tuvaletleri görüyorsunuz her yan pırıl pırıl ve insanlar mutlu ve dayanışma içerisindeler. Mesele buraya çadırı atıp kaçmak değil, mesele depremzedenin yaşam koşullarını anlayıp çözebilmekte dedi. Nutkum tutuldu! Boğuk ve detone olmuş bir sesle teşekkür edebilmiştim. Çok güzel gözlemlemişti memur arkadaşım. Bir sonraki yazılarımda “biz belediye olarak neler yapmışız” insanlara psikolojik destek veren ve içinde çocukların okumalarını aksatmayan sistemden bahsedeceğiz. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, her zaman sahalardasın, yüzlerce insanın kalbindesin. Bunu duymak, görmek bize nasip oldu! Yaralı bir gönlün sevgisine mazhar olmak kadar güzel bir şey yoktur. Onurlandık. Gurur duyduk şehrimizin adına… Sevgili Kemal’im, seninle gurur duyuyorum Kıymetlim, kardeşim, yoldaşım, ailenizin “Yaşat” soyadını alması hiç de tesadüf olmadığını göstermiş oldun! Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Yola revan olup, yaren olunca anlarsın seni çağırana ziyaret-i sebebiyetini…

Hadi ben şu iki güzel insanın yüreğine bir Sezai Karakoç şiiri ile veda edeyim…

Sakın kader deme kaderin üstünde bir kader vardır

Ne yapsalar bos göklerden gelen bir karar vardır

Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır

Yanmışsam külümden yapılan bir hisar vardır

Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır

Sırların sırrına ermek için sende anahtar vardır

Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır

Senden umut kesmem kalbinde merhamet adlı bir çınar vardır

Sevgili

En sevgili

Ey sevgili…

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Hop Dedik!

Zeynep Abladan Mektuplar

Boy Aynası

Ver Coşkuyu…

Başkan Bu Ne?..

Bu Ne Perhiz…

9.Yazı…

İlgili Yazılar

Hop Dedik!

Zeynep Abladan Mektuplar

Boy Aynası

Ver Coşkuyu…

Başkan Bu Ne?..

Bu Ne Perhiz…

9.Yazı…