Öncelikle Gazeteci Lütfü Ertürk amcama teşekkür ederek başlamak isterim. Hani deyim yerindeyse elinde büyüdüm sayılır. Bana gazetesinde yazı yazma imkânı tanıdığı için gerçekten onur duydum, var ol Lütfü amcam.
Neden çemberin dışında diye başladım. Çemberin dışına çıktığım süreç Amerika’ya gelmemle başladı.
Türk toplumunda Z kuşağı diye sıfatlandırdıkları genç bir insanım sadece ve ne gariptir ki bu Z kuşağı sıfatını bize ağır algılarla da kabul ettirdiler. Ta ki çemberin dışına çıkana kadar, öyle ya bazı gerçekleri görmek için çemberin dışına çıkmanız gerekir.
Ben, adına Z kuşağı, yeni nesil, yeni gençlik diye adlandırdığınız 18 yaşında bir insanım, “davulun sesi uzaktan hoş gelir” diyenleriniz olabilir. Ama ben, benim gibi düşünen, benim gibi hisseden dünyaya aynı çemberin dışından bakan (nesildaş) arkadaşlarımın bir nebze de olsa hayallerine duygularına küçücük bir virgül olarak tercüman olmak istiyorum.
Zamanım elverdiği sürece Türkiye’yi takip ediyorum özellikle sosyal medyadan takip ettiğim mecralarda ki sokak röportajlarında konuşan nesildaş arkadaşlarımın konuşmaları bazen gülümsetse de çoğu zaman sanırsın üç üniversite bitirmiş ve siyasette de doktora yapmış donanımdalar. Hele bazen daha çocuk yaşta dediğim bazı kardeşlerim on tane siyasetçiyi ekonomisti cebinden çıkartır.
Gençlerimizin durumu tamda çemberin dışından bakış açısıyla hayatın tüm acımasız gerçekliğiyle bir tokat etkisi yaratıyor.
Ama toplumda daha doğrusu “insanı koru ki Devleti yaşatasın” mantığından çok uzakta. Gelecek planlarında ve hayallerinde yaratıcı, yeni çağlara yeni keşiflere imza atabilecek kapasitede Türk gençliği paran kadar eğitim al, paran kadar sosyal hayat yaşa, hatta paran kadar hayal kur psikolojik algısıyla Türkiye şartlarında bir gelecek planlaması yapmaya mahkûm ediliyor.
İmkânı olanda muhtemelen benim gibi yurtdışına gitmek istiyor.
Daha ilk yazıda sizleri sıkmak istemem, ara ara buradan sizlere kendi deneyimlerimi ve başarabildiklerimi anlatacağım ve ayrıca merak ettikleriniz sorularınızı yorumlar kısmından iletirseniz, bilgim dahilinde fikir alışverişinde bulunabiliriz.
Ben Helen 118 yıl sonra İstanbul Silivri’de doğan son Yunan kökenli Türk genciyim, bir yanım Avrupa’ya, bir yanım Orta Asya Türklerine dayanıyor.
Hangi milletten hangi ırktan hangi renkten olduğun hangi dili konuştuğun önemli değil, sizinle aynı gönül dilini konuşuyor olmak beni farklı kılıyor.
İlk yazımı Annemin çok kullandığı bir cümleyle bitirmek istiyorum
“Bırakın tercihlerinizi hayalleriniz belirlesin” 29.08. 2024
Hoşça-kalın
Lara Helen Galitsos