Dün gece, her ezgide, her deyişte, her bir türküde ağladım. Evet, ağladım! Çünkü gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. O nasıl bir anma gecesiydi! Yaşar Gören Usta, Ozan Yaşar, sen çok yaşa, hemi de çok yaşa emi.
Ben 50 yıldır böyle bir anma gecesi, böyle bir türkü deryası görmedim! İçimizde kopan tufanı, sen görebildin sen onu sazın tellerine döktün. O canlar nasıl da güzel söylediler. Kesintisiz gözyaşı akıttım ve de arındım dün gece!
Üçü beşi geçmezdi, bilmezdik ozanımız Mahsuni’nin bestelerini! Ozanlarımız anlattıkça utandım, türküler söylendikçe içim yandı, yandıkça da aydınlandım!.. O nasıl bir derya imiş ki içimde coştu deniz oldu gitti, gözlerimden aktı geçti.
Bir türkü, bir deyiş insanın içine bu kadar mı işler?.. İnsanın içinden geçerken ezgiler, insana kendisini bu kadar mı sorgulatır, bu kadar mı sarsar, bu kadar mı sarar benliğini?.. Dün gece resmen iç sesimle kavga ediyor, oturuyor ağlıyor, ağladıkça arındığımı hissediyordum!..
Bir şehre dokunmak bu kadar güzel olurdu!
Şehre dokundun, şehirdeki insanın yüreğine dokundun tek bir yürek oldu orada canlar; hep bir ağızdan türkü söyledik! Ne kadar özlemişiz türkü söylemeyi, içimizi dökmeyi…
Ozan Gören, gördün işte ahvalimizi! İyi de ettin, ağlaya ağlaya döneceğiz aslımıza!
Bu ülkenin ihtiyacı var böyle anlara böyle canlara. Anadolu’nun aşığı bitmez, ozanı bitmez, türküleri hiç bitmez! Sen bizi, (Silivri’yi) yine ayrıcalıklı kıl biraz, başka ozanlarımızı da analım, yanalım ve de aydınlanalım! Yani demem o ki bi çoban ateşi yaktın, söndürme bari!..