Gözünde mendil, vefa arıyor!
Bugünlerde, vefanın kimden arandığı belli de?
Arayan kim?
Ozanımız Gören! Yaşar Gören…
Koca yürekli ozanım, dağı taşı inleten, paşalara çatan, Bektaş kapılarında yatan, kırklar ceminden çıkıp gelen, kurtla, kuzuyu kardeş gören, güvercini koynunda besleyen ozanım. Senin işin ne ola ki belediye meclisinde?..
Senin meclisin ora mıdır ki?
Vefa ararken, vefasızlık edersin, seni sevenlerini üzersin…
Nerede görülmüştür ki bir ozanın resmiyette duyulsun sesi, hangi makamdan onay alıpta hangi makamdan söylersin. Sözün, dinlenir, hatırın sayılır mı sanırsın!
Gören Ozanım, görüpte söyleyen ozanım.
Seçerler mi sandın seni?
800 senedir seçmemişler, elinden su içmemişler. Dilini dinler, sözünü seçerler mi sandın!
Olmamış bilelim, sözün varsa geri alalım, sen dostun hasısın, Göremediğini biz sana diyelim.
Gören dostum, görüp te diyen dostum, biz haber etmeden haberimizi alan dostum,
40 yıllık yoldan koşup gelen dostum. Gelirsin de ne bulursun, ha gönül, kalk bi yolda dosta gidelim.
Herkes gider, meclis biter, dostum, sen bizim yanı başımızda kalırsın.
Kaçınızı sildiler, kaçınızı ezdiler, yolumuzu çevirdiler, yolumuzdan ettiler.
Çok söyleyip, sana gönül koymak olmaz. Bir hata işlemekle kul, günahkâr olmaz.
Onlar, seni kendileri gibi sandılar, gaflete düşmeden seni uyandırdılar. Sen, sazından bir ayak koş gel bizlere,
bizler, senin telinden dara düş olduğunu anlarız, bir üzümü kırka böler, yanına koşarız…
” Sen bizim Silivri’mizde Mahsuni’nin sazısın sesisin, Pir Sultan’ın nefesisin. Biz türkülerimizi söyleyip “HÜ DOST” diyelim.”
Cemi, meclisi de unutmuş değiliz HEY, DOST!