Devrimler bir bütündür. Ya tümünü kabul edersin ya da tümünü reddedersin. Ben laikim ama halifeliğin geri gelmesine de karşı değilim, diyemezsin. Dil Devrimini benimseyip Arapça ,Farsça yazamazsın, konuşamazsın!. Dilimizin özleşmesi konusunda 60 yıldır savaşım veriyoruz. Bunca yıllık emeklerimiz uçup gidecek mi?
Bir anımı paylaşayım : Yıl 1963. Yer Zara Ortaokulu. ..Koridorda yım, nöbetçi olduğum için ayrılamıyorum. Öğrencim İlhami Bulut’u çağırıp bana gazete almasını rica ettim. Fırladı, birkaç dakika sonra elinde gazetelerle karşıma dikilip ‘’Gazetelerin tümünü aldım öğretmenim’’ deyince ; ne yaptın ne yaptın diye sordum. Biraz çekingen tavırla tümcesini yineledi. Demek tümünü aldın ha İlhami , öyleyse sana Türkçe ’den 10 veriyorum ,dedim. Bulut’un yüzündeki şaşkınlık sevince dönüştü. Ben tümcesini yineletince ‘’ Yanlış bir sözcük mü kullandım acaba ‘’ diye tedirgin olmuş meğer !
Son yıllardaki gelişmelere bakıyorum da kimsenin öz Türkçe konuşmak, yazmak diye bir çabası yok.
Özellikle televizyon sunucularına düşüyor bu görev ama hiç özen gösteren yok.
Atatürkçüyüm, deyip de Osmanlıca’dan kopamayan yazarlara, sunuculara birkaç sözüm olacak. En başta Ayşenur Aslan’a … Daha bu hafta gazetedaşı (BirGün) dilbilimci Attila Aşut da dokundurdu: ‘’Ayşenur Aslan mesleğimizin yüz akı bir arkadaşımdır. Dürüst yayıncılığına saygı duyarım ama Türkçe konusunda titiz davrandığını söyleyemem . Yıllardır hakikaten yerine hakkaten der. Onun böyle konuşmasını izleyicileri yadırgıyor!’’
Sayın Aşut’un vurguladığı bu tavrı en çok yadırgayanlardan biri de benim! Zaman zaman Gâvurca’ya özenip oksimoron, konsolide ,filyasyon, total, anektot, mobil, marjinal, standap, enkır …..’i kullandığı oluyor ama Arapçadan bir türlü vazgeçemiyor.
Yazılarında biraz daha özenli davranmıyor değil! Bir Gün’deki köşesinde; yetinmek, öykü, eleştiri, çaba, öneri, tanık, öykü, kez, yükümlü, sav, sorun, önlem, ilgi, izleme, örneğin, söylem, yasa (son 5 sözcük dünkü köşesinden) yı kullanabiliyor!
Ya bunlara ne demeli ? Mevzu,istisna,tecrübe,takip,mevcut,istişare,lazım,kifayetsiz,istikamet,tespit,rağmen,alaka,şiar,şifahi,mukayese,imkân….
Bu Hanımefendi , Övgün Ahmet Ercan, Ahmet Saltık gibi bilim insanlarını da konuk ediyor ama örnek almaya hiç niyeti yok! Bakın bu değerli kişiler hangi sözcükleri kullanıyor: Uçkun ,(heyelan),su yolu (kanal),çatalağız (delta),varsıl (zengin)koşut (paralel),akçal (paralı),çeper (zar), gereksinim (ihtiyaç) yanıt (cevap)…..
Torunu yaşındaki ekrandaşı İrfan Değirmenci ve Can Coşkun ,Ayşenur Aslan’dan aşağı kalırlar mı ? Onlar da Osmanlıcanın hakkını veriyorlar doğrusu (!)
Dilinizi eşek arısı soksun!
İrfan Değirmenci (D: 1977-Ankara) ‘den incileri: Alakalı, cihan, mevzu, mesela, mühim, tenkit, müteakip, temin etmek, müsait, vazife, istirahat….
Bular da 1989 doğumlu Can Coşkun’dan: Mütevellit, mütevellit, minval, seviye beis, vaka ,hasebiyle, tabip isnat, imkân, alakalı, tecrübe, mesela, alakalı …..
Mübarek evlatlar! Benim dedem bile bu sözcüklerin tümünü kullanmıyordu.
Madem Atatürkçüyüz diyorsunuz, bu kokuşmuş sözcükler niye dilinizde (?)
Ünlü yazar Nadir Nadi ta 1982’de ‘’Ben Atatürkçü Değilim’’ demekten kendini alamamıştı.
Sizin gibilere mi sitem etmişti acaba (?)