Hemen, bi bakalım neymiş idrak?..
Akıl erdirme, anlama yeteneği, dimağ!..
Mesela Dimağı açık insan deriz çoğunlukta! Çoğunlukta deriz de aslı az bulunur dimağı açık olan insanın…
Bir öznenin kendisi veya dış dünyayla ilgili durum ve gerçeklerin farkına vararak onların bilgisini elde etmesine imkân veren duyum ve algılama faaliyeti. Aynı zamanda da zihnin çok çeşitli ve karmaşık faaliyetlerini ifade eden genel bir terimdir.
Ne diyor? Ne diyor?..
Zihnin çok çeşitli ve karmaşık faaliyetleri diyor!
İşte, soru da burada! Karmaşık diyor! Peki kim karıştırıyor bu zihni de bu kadar karmaşık bir hal alıyor.
Algı operasyonları!
Olmayan bir şeyin varlığına, ya da olacağına inandırma!
Din ve siyaset bu algı operasyonlarını tarihler boyu kullanmıştır.
Kant’ın yetiler analiziyle ortaya çıkan, teorik akıl ile pratik akıl … Bu anlamda teorik akıl ile pratik akıl arasında bir birlik vardır.
Teorik akıl, algıların yönlendirdiği bir akılcılık yöntemidir.
Örneğin: Bir şehrin en ihtiyacı olan bir şeyi bulup ortaya çıkarmak ve hayata geçirmek üzere teoriler üretmektir.
Pratik Akıl: Teorilerin nasıl hayata geçirileceği konusunda araştırma yaparak uygulamaya geçer! Yani eylemci olandır.
Ne dedik, İdrak gücünü dimağın açık olması diye tanımlarız! Aklın, nesneye bakış ve yaklaşımını sağlayan şey Bilgidir!..
Dimağ bilgi ile dolu olduğun da biz bunun bir arşiv (hafıza) olduğunu biliriz. İşte, o arşivin kullanım hızı, bilginin yararlılığı ve yerinde kullanımı saliseler içinde harekete geçer.
Sürü psikolojisi, kişilerin dimağını kapatmakla başarılır. Toplu algı operasyonları düzenlenir.
İki siyasetçinin kamu üzerindeki etkileri Algıdan geçer!
- Siyasetçi Pratik zekayı kullanarak, algı yapacaktır. Elinde argümanları ve ürettikleri ile meydandadır.
- Siyasetçi Teorik akılı kullanacaktır. Yani, ihtiyaç olunan nesnelerin yapılması, planlanması, teorik olarak bir hayal dünyası içinde gerçeğe yakın olarak sunumudur.
Yani, bir şehrin 150 yataklı bir hastane ihtiyacını 400 yataklı bir hastane yapacağız diyerek bir algı oluşturabilirsiniz! Size karşı, hemen pratik zekasını geliştirmiş insanların soruları başlar.
Nerede, nasıl, ne zaman, hangi arazi üzerinde, yapısı, ünite sayısı, yatak sayısı, temeli ne zaman atılacak, soruları sorulacaktır. Oluşturdunuz mu kendinizde böyle bir düşünce alt yapısı. Yok!.. Mikrofondan okuyup geçeceksin…
Bravo, yaşa, varol sesleri arasında geçip gideceksin. İşte, algı yememiş bir toplumun size bakış açısı ve yaklaşımı nötr olacaktır.
Immanuel Kant’ın, el ile akıl arasında ilinti vardır. Aforizmasının temelinde pratik zekâ yatar. Yani, Akıl arşivden bir şeyleri düşündüğü anda beyin hızla eyleme geçmiş olacaktır.
Kötü ama güzel bir örnek verebilirim: Niçin bazı insan için “eli uzun” derler düşündünüz mü hiç?
Orada bulunan nesnenin bir an önce kişinin kendisine geçmesini sağlayacak ana fikir, o nesneye duyulan ihtiyaçtır. El, pratik zekanın uyarısıyla şimşek hızıyla harekete geçer ve eylemi gerçekleştirir!
Yani 400 yataklı hastane yapma fikrine sahip bir insanın 12 sağlık ocağı yaparak, hayata geçirmesi ona bir öncelik verir, halkı bunu görür ve bir onay alır ama bu düşüncenin altında kalmak istemeyen diğer diğer düşünce sahibinin Silivri’den tren geçireceğiz vaadi. Tamamen bir algıdan öte gidemez!..
Dikkat, dimağınızı açık tutun!
Statları gözünüzün önüne geçirin. On binlerce insan dakikalar boyunca algı altında bağırıyorlar! Sonuç hüsran. 6-0 mağlupsun.
Yani, SADECE TARAFTARSIN… Sonuca katlanacaksın. Takımı sen kurmadın. Oyuncuyu sen transfer etmedin. Sadece bağırıyorsun!
Hayatta en kötü şeydir, kaybedeceğini bildiğin halde bağırmak, haykırmak, anlaşılmamak. İşte, her zaman her yenilginin hafifletici yanıdır. Yenildik ama ezilmedik demek…
Oysa bu şehrin oluşumunu sağlayan insanlardan birisisin!
15 yıl belediye de olup ta belediyenin nasıl ve kimlerle yönetildiğini ve işlediğini görememek bir idraksizlik örneğidir.
İdraksizliğin eş anlamını buraya taşımadım!