Ah be Ahmet!..
Ahmet, sadece 9 yaşında bir çocuktu ve babası cezaevindeydi!..
Ahmet hastaydı hem de çok hasta!..
O minicik bedeniyle, kocaman kanser hastalığına karşı mücadele ediyor, kemoterapiler alıyordu.
Ahmet’in tek isteği vardı, babasını görmek, babasına sarılmak istiyordu. Ahmet, babasına sarıldığında alacağı güç ile iyileşeceğini düşünüyordu… Bunun için Ahmet, çok seslendi; o kadar çok seslendi ki!.. Lakin Ahmet’in çocuk sesini yetkili büyükler duymadı, duyamadılar (!..)
Durumu ağırlaştığında doktorları her an Ahmet’i kaybedebiliriz dediler. Dün Ahmet’in durumu çok ağırdı. Avukatlar, Ahmet’in durumunu, babasının kaldığı cezaevi savcısına ilettiler. Babası için izin istediler. Ahmet, babasını görsün diye!..
Ancak savcı bu sabah için izin verebileceğini söylemişti…
Ne oldu biliyor musunuz ?..
Ahmet bu gece öldü !..
Öldü bu gece her şey öldü! umutlar öldü, duygular öldü, insanlık öldü! Bu gece Ahmet öldü!..
Ahmet’in durumu ağırlaştığında tedavi gördüğü hastanede çekilmiş bir resmi var. Ahmet kendinde değil. O, küçücük bedeninde cihazlar takılı ama Ahmet’in gözünün kenarında duran bir damla gözyaşı var! Akmamış, akamamış bir damla gözyaşı…
Ahmet sadece babasını istiyordu…
Hangi günah, hangi suç, küçücük bir çocuğun isteğinin önüne geçer ki….
Ah be Ahmet, alacağın olsun çocuk! Bu gece babanı senin yanına gönderseydik hukuk sistemimiz, bürokrasimiz yerle bir olacaktı (!) Yapamadık çocuk, “YAPAMADIK”… Alacağın olsun Ahmet, alacağın olsun ki bizden, biz bunu hiç ama hiç ödeyemeyelim!..
Aziz Nesin’in bir şiiri ile bitirmek istiyorum!..
Öyle bir ağlasam
Öyle bir ağlasam çocuklar
Size hiç gözyaşı kalmasa.
Öyle bir aç kalsam
Öyle bir aç kalsam çocuklar
Size hiç açlık kalmasa.
Öyle bir ölsem
Öyle bir ölsem çocuklar
Size hiç ölüm kalmasa.
Silivri 07.05.2020
NİLGÜN KARATAŞ