(Sultan II. Abdülhamit’in meşrutiyete zorlanmasını anımsayın!)
Aslında, bu biraz da Abdülhamit düşerken kurgusunu da gündeme getirmiyor mu?
Devlet Bahçeli durduk yerde çıkışmaz! Haklılık ihtimali nedir? Durum o kadar vahim mi?
O ki huzursuzlaşmaya başladıysa; iyi şeyler olmayacak gibi geliyor bana…
Bir anda ve durduk yerde “Cumhur ittifakı” sorgulanmaya başlandı!…
Abdullah Gül’ün Tedirgin oluşu, Meral Akşener’in yeniden sağa doğru dümen kırışı ve CHP’nin sanki tarihi bir misyonu yerine getirecekmiş gibi kendinden emin bekleyişleri ve içindeki ittihatçıların, yeniden ellerini ovuşturmaya başladığını görür gibiyim…
Ne mi yapıyorum?
Son günlerdeki Türkiye siyasetini okumaya çalışıyorum!
Bir kesimin, beni eleştirme gayretlerini görüyorum ama onlar sadece o anda yaşamakla meşguller! Oysa, o aşamaya gelmeden, siyaseti biraz feraset edebilmekte yarar görüyorum.
Emperyalizmden sıkça bahsederiz ve bizi bu konuda en çok rahatsız eden ülke; İngiltere’dir… İçimizi bilir, desek yeridir.
Karşılıklı menfaat ilişkileriyle donatılmış bir düzenek içinde yönetir, sömürü düzenini! Bir bakıma, istediklerini seve seve veririz İngiltere’ye
Amerika öyle mi? “Alacağım” dediğini, almaya çalışır; yıkacağım dediğini, yıkar geçer!
İngiltere, bütün bu olanlara sesini çıkarmaz. Onun hesabı hep aynı tahakkuk eder. 3 alır bizden, 1 verir bize!.. Anımsayın, Turgut Özal yıllarını! Kuveyt’e müdahale edersek; 3 koyup, 1 alacağız diyordu ya! İşte, 1’i veremedikleri gibi bizden, 3’ü de alıp gittiler…
Amerika, cebren alır, İngiltere “bir planım” var diyerek alır!
Kısacası Alırlar, öyle de alırlar böyle de…
Peki, bir insan durup dururken, meşrutiyet ilan eder gibi bir açıklama yapar mı? Bu dönemin Jöntürkler’i kimler olacak?
Aklıma, hemen 1899 yılında ailesini de yanına alarak Paris’e kaçan ve 1900 yılında Londra’ya geçen ve aynı yıl Jöntürkler’e katılan, Damat Mahmut Celalettin Paşa’nın dramatik hayatı geldi…
Nedir ve neden bu 180 derecelik dönüş?
17 yıldır boğuştuğu CHP ile yeni bir ittifak söylentileri doğru mudur?…
İttihat ve Terakkiciler niçin ellerini ovuşturuyor?
1982 yılına kadar Türkiye’de görev yapmış bir ajanın, ülkesine döndükten sonra yazdığı raporlarında söz ettiği ve itiraflarında Kemalist gerçekçilikten bahseder!
Bu Ülke de sosyalist ya da komünistler (1923…) Kemalist bir geçmişe yaslanır. Kemalist anlayış ve ilkeleri yok edilmedikçe yeni başkaldırılar beklenmelidir…
Ve 1923 ten bu yana anti komünist uygulamaların altında yatan aslında “Tam Bağımsız Türkiye” ideolojisini yıkmaktır. 1972 yılında bu uygulamanın ağır vahametini yaşadık! Kendi ülkesinin bağımsızlığını isteyen, kendi çocuklarını astılar!…
1980 darbesi bunların en şiddetlisi idi!…
Bu Amerikalı ajanın anılarındaki gibi “1980’de sert unsurları ortadan kaldırdık! Şimdi, sıra Kemalistleri ve sonrasında sosyalistleri ortadan kaldırmaya geldi”. Sözleri hala kulaklarımda çınlamaktadır…
Ajanın deyimiyle:
Kemalist unsurlar ortadan kalkarsa, sosyalist yapılanma da ortadan kalkacaktır. Yapılanları gördükçe; ajanın, itiraflarını okuduğuma seviniyorum!
Benim, CHP’ye çıkışmalarıma tepki gösteren arkadaşların, dikkatini çekerek söylüyorum!
Şu anda CHP’nin ana pozisyonu Kemalizm’in tasfiyesidir… İçinde barındırdığı oluşumların çalışmaları bu yöndedir…
Ne yazık ki bunu fark edemeyen insanımız, dış güçlerin baskısını başka yerlerde aramaktadır…
CHP – Tayyip Erdoğan ittifakı bir Amerikan projesi midir?
Mesele, sadece Kemalist unsurları ortadan kaldırarak, sosyalist direnci de ortadan kaldırmak mıdır?
Yoksa, Misak-i Milli sınırlarımızın da ortadan kaldırılmasını kapsıyor mu?
Yoksa, Fethullah Gülen’in iktidar ile bozulan İlişkilerini bu ittifakı kullanarak onarmak mıdır?
Türkiye’nin, yeni bir Emperyalist saldırıya olan direnci ne kadar sürebilir?
Bugün, bundan 50 yıl önce canları pahasına, “bu ülke; kaderini, ancak tam bağımsızlığını kazandığı gün çizecektir” diyen, çocuklarımızın tarihsel haklılığına bir kez daha seyirci mi kalacağız?
Ve o çocukların, ağızlarından dökülen ve o güzelim ülkeme yakışan, o güzel sözleri; ülkemin, karakteri olana kadar, bizler de haykıracağız…
Yaşasın, Tam Bağımsız Türkiye…