Ustaya Saygı

İlk karşılaştığımızda ben 16 yaşındaydım. Karlı bir kış günüydü. Aslında benim delifişek olmam gerekirken; o, benden daha deli daha agresif bir adamdı.

Esmer tenliydi herkes tarafından bilinen ve kendisine çok yakışan pala cinsinden bir bıyığı vardı. Artist gibiydi, pardon gibisi fazla gerçekten artistti dizide oynamışlığı da vardır.

TRT de yayınlanan Uzaylı Zekiye dizisinin bir bölümünde oynamıştı. Hatırlattığımız da keyiflenir, “Ben sadece şoför değilim aynı zamanda sanatçıyım, beni tüm Türkiye tanır” derdi.

Haksızda sayılmazdı. Televizyonların tek kanallı döneminde ülke onu seyretmişti. Zayıf, Kara kuru biriydi ama yine aksiyonlu bir günümüzde bir kafa da adamı devirdiğine şahit olmuşluğum vardır. Sağlam adamdı vesselam.

Türk kutsallarını anlatan at-avrat-silah üçlemesine bağlı olaraktan belinde devamlı ondörtlüsünü taşırdı 32 gözlü köprüden geçerken “Adana’da güneşe sıkanlar varsa, bizimde aya çok sıkmışlığımız vardır.” Dedik ya; üçlemeye bağlı atı yoktu ama kullandığı otobüse çok iyi bakardı. Kral şofördü kendisine yolculukların sonunda bizzat teşekkür eden insanlara şahit olmuşluğum çoktur.

93 yılının yazının başlarıydı Silivri Birlik olarak Topkapı’dan akşam 18:00 direk otobandan Silivri servisleri başlamıştı. O servis keyifliydi herkesin birbirini daha güzel tanıdığı yolda şoför –muavin-yolcu arasında muhabbetin güzel geçtiği servisti. Yolcular, bir gün ortaya bir iddia koymuşlardı. Topkapı’dan Silivri’ye en hızlı götüren şoföre sanayide Kemal’in Uğrak Birahanesinde rakı tavuk patates kızartması ödülünü Papaz Kamil’in Habil’e kaptırdığına günlerce üzülmüştü.

Selimpaşa gişelerinde çalışan memura söylenir durur, sonra da orada zaman kaybettiğine diye hayıflanırdı. Aynı dünya görüşüne sahiptik. Albaya laf söyletmezdik. Anlaşamadığımız tek ama bir tek konu vardı o iyi Galatasaraylı, bense Fenerbahçeliydim ama hiç birbirimizi kırmamıştık. İnatçıydı, çok iddia kazanmışlığım vardır.

Aramızda patron- çalışan, şoför-muavin başlayan tanışıklık aramızdaki yaş farkına rağmen dostluğa dönüşmüş, her zaman birbirimizi arar, arada gözden uzak yerlerde rakımızı içer, eskilerden anlatırdık. Rızayla-Gülceye çok düşkündü. Babasının adını vermişti Rıza’yı başka söylerdi. Rıza’da oğluna onun ismini vermişti geleneği sürdürmüşlerdi. Rıza’da oğluna “Ruşen” diye seslenirken gururlanırdı. Ama sen, “Pala Ruşen” erken gittin be usta, olmadı hiç olmadı! Özlüyoruz seni…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Ne zaman özlesem ki

Memleket Meselesi

Çamurun Ateşle Dansı

Saldım Çayıra

Del Piero

Silivri’de Bir İlk

Anahtar Nerede?

Kent Kimliğinin oluşumu

İlgili Yazılar

Ne zaman özlesem ki

Memleket Meselesi

Çamurun Ateşle Dansı

Saldım Çayıra

Del Piero

Silivri’de Bir İlk

Anahtar Nerede?

Kent Kimliğinin oluşumu