Hani bir his vardır, siz herhangi bir araçta durağan halde otururken yanınızdaki araç hareket edince siz içinde bulunduğunuz aracın gittiğini zannedersiniz. Aslında giden, yanınızdaki araçtır. Siz sadece o tarafa baktığınız için kendinizin gittiğini zannedersiniz. Aslında siz duruyorsunuzdur. Hatta yerinizde sayıyorsunuzdur. Bu durum bir algılama yanılgısıdır. İsterseniz siz buna “mış gibi” olmak ya da yapmak da diyebilirsiniz. Gidiyor/muş gibi olmak, gidiyor/muş gibi yapmak…
Bu tarif ettiğim gidiyor/muş gibi olmak hissini çok yakın bir zamanda yaşadım. Birden bu hissi memleketin şu anda içinde bulunduğu duruma benzettim. Gidiyor/muş gibi (!) şahlanıyor/muş gibi (!), yap/mış gibi (!)
Bu durumu biraz daha özele indirgediğimiz zaman ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; Uzaya gidiyor/muş gibi (!), dünya bizi kıskanıyor/muş gibi (!), pandemi mücadelesinde başarı hikayesi yazıl/mış gibi (!), ekonomimiz şahlan/mış gibi (!)
Bu “mış gibi” leri o kadar çoğaltabiliriz ki maşallah memleket bu yönden çok verimli. (!)
Peki neden toplumun büyük bir kesimi, yerinde sayan/duran araç içerisindeyken kendisini giden/uçan araç içerisinde görüp memleketin gittiğini/uçtuğunu zanneder?
Çünkü ayrıştırıldık, bölündük, parçalandık… Ondan taraf, şundan taraf olduk…O taraftaysan da ölümüne o taraf, bu taraftaysan da ölümüne bu taraf… yani tarafsın, tarafız, taraflar… İşte bu bahsettiğim taraf, gittiğini/uçtuğunu zanneden taraf, sadece tek bir yöne bakan ve o yöne bakmaktan boynu tutulmuş taraftır. Boyunları öyle tutulmuştur ki artık boyun sağa, sola çevrilmez… Gözler aynı noktaya bakmaktan beyin uyuşmuştur… Onlar; duran/yerinde sayan aracın, sözde çok lüks, konforlu ve son model olduğu kısmıyla ilgilenmektedir… Aracın yürüyen aksamının çalışıp çalışmadığı, hatta aracın direksiyonunun olup olmadığı çok da önemli değildir…
Bazen düşünürüm acaba gerçekten gidiyoruz/uçuyoruz da ben mi fark etmiyorum? Sonra birden beynim bir sinyal gönderiyor “giden gitti, sen yerinde sayıyorsun, kalan sağlar bizimdir!” diyor iç sesim aracılığı ile… O zaman bende iç sesimle konuşmaya başlıyorum “kalan sağlar bizimdir deyip olayı kabullenelim mi? Yoksa kalan sağlar ile idare edip o kesimin gözüne inen perdeyi mi kaldıralım? Ya da gidenlere selam olsun deyip bir selam mı çakalım?”
Eğer taraf olacaksak bir bütün olarak, memleket olarak gerçekten emin adımlarla giden/yürüyen aracın içerisindeki taraf olmak istiyorum. Yan tarafta duran araç içerisindekilerin bize bakarak kendilerinin gittiğini zannetmesini istiyorum ve son olarak “gidenlere selam olsun” cümlesinde ki giden taraf olmak istiyorum…
Var işte bir hayalimiz…
NİLGÜN KARATAŞ
30.04.2021