Önce, tarihte biraz yolculuk edelim! Öykümüze başlamadan önce Traklar’ın kim olduklarına bir bakalım!
Oysa, hiçbir kültürel ve fiziksel bağları bulunmaktadır. Bazı tarihçelere göre Türk, bazı tarihçilere göre Slav’dırlar. Bazı tarihçilere göre Sınırları, Ukrayna’nın doğusundan başlayarak Romanya ve Balkanların tamamını kapsamış şeklide Midilli, İmbros, Thenados, Limni Adalarını ve Bergamo’su kapsayarak Ege’nin ve Marmara Bölgesinin hâkimi oldular!…
Traklar,36 boydan ibarettir! Orta Avrupa’da Keltler ’in savaşçılığını aratmayacak hatta onlardan daha savaşçı bir millet olarak anılmaktadır!
Kızıl sakallı, uzun boylu yapıları ve her an savaşa hazır halleri, atlara ve şaraba olan düşkünlükleri ile de tanınmaktadırlar.
Kim bilir belki de şarabın mucidiydiler! Yaşadıkları çağa göre altına düşkünleri olan bir topluluktu! “Tek bir adamın iradesinde toplanabilselerdi dünyayı fethetmeleri hiçten bile değildi…” demiş, Herodot!
Herodot’a göre Hintlilerden sonra en kalabalık topluluktu!
Altına olan düşkünlükleri ve savaşçılıkları paralı asker konumuna geçmelerine çok çabuk vesile olmuştur. Yine bazı tarihçilere göre Truva, Traklar’ın başkenti idi… Bizzat gidip yaptığım araştırmalarda kurgan ve Tümülüs mezar sistemine burada da rastladım!… Gerek Yunanlılar, (Galatlar, Domlar, mageralılar,) Makedonlar; Traklar’dan asker çekmişler veya esir alıp savaşlarında kullanmışlardır. Traklılara göre toprakla ve bir işle uğraşmak çok onur kırıcı bir işti!..
36 Boydan meydana gelen bu topluluğun bizi en çok ilgilendiren boyu; “Astai” adı verilen boyudur! Astai; değnek sopa veya mızrak anlamına gelmektedir!…
Bu kabilenin Trakya’nın doğusunda K. Çekmece’ den başlayarak Beylikdüzü Çatalca Silivri, Vize, Lüleburgaz, Enez, Keşan ve Gelibolu’ya kadar olan bölgede hüküm sürmüşlerdir!.. Traklar’ın içinde asimile olmadan İ.Ö 400’lü yıllara kadar hüküm sürmüş ve İ.S ilk yüzyıllara kadar asimile olmadan kalabilen kabiledir Astai’ler!..
Kara Orman’ın büyüsü…
İ.Ö 1000 yıllarında en parlak dönemini yaşamışlardır. Trakya’nın kuzeyinde Avrupa ve Balkanların en korkunç ve en el değmemiş ormanları vardır! Bir Trak ormana girdiği zaman onu asla yakalayamazsınız, göremezsiniz hatta duyamazsınız! Rivayete göre ormanda şekil değiştirerek kaybolurlar! O yüzden Silivri’nin kuzeyinden Sinekli, Çayırdere civarından başlayan Kara Orman Bölgesine aynı zamanda “Arılar Ormanı” denmekteydi!…
Düşman askerleri, Traklar’ın peşine düşüp, onları; ormana kadar takip etme gafletini canlarıyla öderlerdi! Yüzbinlerce arının hücumuna uğrayarak, orman içinde dağılıp giderlermiş! Canını kurtaran bir iki askerin anlattıkları rivayet olmuş: Ormanda, Kızıl saçlı ve atlara çıplak binen kadın savaşçılarla karşılaşıyor ve uzun sırıklarla atlayarak ormanın içinde ilerliyorlar. (Sırıkla atlamanın tarihçesi bu olsa gerek!) Kurtulan askerlerin ifadelerine göre bu kadınlar, arılarla konuşuyorlar ve onları yönlendiriyorlardı. Sayılarla ifade edilemeyecek kadar arı vardı ormanda! Kimisine göre bu arılar insan siluetinde görünüyorlar, sırıkla atlayarak uçmaya başladıklarında havada arıya dönüşüyorlardı!… Trakya’nın doğusuna yerleşen Traklar, çeşitli milletlerin savaşçısı olarak gittikleri yerlerden dönmüyorlardı. Makedonya kralı İskender Trakya’da yürümeye başladığında Trak krallığının başında Astai Kraliçesi vardı… Kendilerine Vize’yi başkent yapmışlar ve dillere destan bir altın sarayı vardı!… “Ayrıca Byzas isimli efsanevi bir Trak Kralının adından geldiği söylenir ki bu Byzas, Su Perisi Semestra’nın oğludur. Ayrıca Yunan Mitolojisinde Kaynak Perisinin adı Byzia’dır. Vize’nin her dönemde isminin suyunun bolluğu ile anıldığı düşünülürse bu da akla yatkın bir ihtimaldir. Kraliçe Semestra, Makedonlarla müthiş bir savaşa girer tıpkı efsanedeki gibi yakınında kadın savaşçıları vardır. Büyük kayıplar verir, kendi ırkından olan Odrisler, Makedon kralı 2. Philip’in yanında yer alırlar! Kendi askerlerinin çoğu Truva’ya savaşmaya gitmiştir. Yine Efsaneye göre yakın korumaları ile birlikte altın sütunlu sarayına girer ve gözden kaybolurlar. Kızıl saçlı Kraliçe Semestra ve kadın korumaları gözden kaybolunca Altın Sütunlu saray da yıkılmaya başlar ve yerle bir olur! Makedonlar her yeri yıkıp geçmektedirler! Kraliçe Semestra’nın kardeşi Selymbria da kendi adamlarını alarak geri çekilir ve Karanlık Ormanın içinde kaybolur!
Makedonlar rahatlıkla ilerleyecekleri yer de birden, yönlerini güneye çevirirler. Marmara Ereğlisi’nden gemilerle Karabiga’ya geçerek kaz dağlarına ulaşırlar!
Neden Hedef değiştirdiklerini daha sonra anlıyoruz ki Perslerle burada savaşmak istememiştir.
Selimbria kendini ve adamlarını Kara Ormanda hazırlar. Buradaki dağlarda Demiri keşfederler, demir işleyerek yeniden silahlanırlar ve Kara Ormanın içinden ilerleyerek, Akören- Kadıköy üzerinden Marmara Denizine ulaşırlar. Selimbria adıyla bir Trak kenti kurulur. Bu site kent konumundaki krallık, Romalılar ve Persler arasında uzun yıllar yaşam savaşı verirler… Traklar bir türlü orman yurdundan vazgeçmezler. O antik çağda çıkardıkları demiri nehir yolları ile Evipates (Selimpaşa) Limanına getirerek, başta Truvalılar olmak üzere birçok millete satarlar… Anastasia surlarının başlangıcı Traklar’a dayanmaktadır. Çamurlu İskelesi şarap ve kereste ticaretinin yapıldığı bir limandır. İlk inşaatı, İ.Ö 4.yüzyıldır…
Selimbria, Bizans’ı kabul etmek zorunda kalmıştır. Fakat uzun yıllar pagan olarak kaldılar. Bizans İmparatoru Anastasius’ un göz bebeklerinin renkleri ayrı ayrı olduğundan, annesinin Trak kızı olduğu ve Arılar Ormanından geldiği efsaneler arasındadır!
Spartalıların, ünlü komutanları Leandro, köleliğe meydan okuyan Spartaküs Troya’daki Aşil, (Asilius) hatta Troya’nın tamamı Trak’tır. Ve Midilli Adası dünyaca ünlü Osmanlı riyalası Barbaros Hayrettin Paşa kızıl sakalı yüzünden Avrupalıların kendisine “Barbarossa” demeleri bir rastlantı değildir. Çünkü Traklar, Midilli adasında da uzun yıllar yaşadılar…
Trakların en belirgin ve günümüze ulaşmış mezarları ilçemiz kadıköy mahallesinin üst tarafındadır….