Bana, paradan bahsedin, tarlayı da satarım, baklayı da satarım taklayı da atarım diyerek, kafiyeli bir şekilde söylemişti.
Diğer bir Belediye Başkanına da şöyle bir soru yöneltmiştik.
“Sayın Başkan, imarı; tam da bizim arazinin sınırında bitirmişsin, nasıl olacak?” dediğimizde! “Biz taş mı yiyeceğiz” demişti.
İlk aklıma gelen, “belediyecilik felsefesi buymuş demek” oldu!
İSMEK eğitim binasının açılışını Büyükşehir Belediye Başkanımız Kadir Topbaş yapacaktı. Daha bir hafta önce “kendi imkânlarımla yaptırdığım binayı, Ak Partili bir bakana açtırmam” diyen, Belediye Başkanımızda açılış seremonisinde ön saflardaydı.
Konuşmaya çıktığında öyle bir pembe tablo çizdi ki neredeyse, Ak Partiye geçişini gerçekleştirdi zannettim. Sayın Topbaş’a methiyeler düzenliyor, birlik beraberlik mesajlarını ardı ardına sıralıyordu. Dondum kaldım! Başımı gazeteci arkadaşımız İbrahim Yucal’ın omzuna yasladım dinliyorum. Bu güne kadar, biz mi başkanımızı anlayamadık? Yoksa Başkan Bey’in başına güneş mi geçmişti!
Az sonra…
Sayın Topbaş, sözü aldığında acı gerçek anlaşılacaktı. Kadir Başkan, “Silivri’mizi hep birlikte el ele yarınlara taşıyacağız” “Silivri Belediyesine de 150 Milyon TL’lık yardım yapacağız.” Sözleri kulağımda patlıyor, İbrahim’in omzuna düşen başım yavaştan yerine geliyordu. Aklıma ilk gelen, yukarıda başlık olarak kullandığım sözdü: “Parayı göreyim öleyim!” Ne dereden bahsetti, ne mandalardan, ne de çimento fabrikasından!
Ne diyordu yerel basından arkadaşlar! “Özcan Işıklar farkı” bir de fotoğraf kullanmışlardı. El pençe divan durdular karşısında diye!
Araştırdım!
Özcan Işıklar farkıyla 150 Milyon TL’nin karşında; nasıl el pençe divan durulur? Boyun nasıl bükülürmüş?
Onu da görmüş olduk.
Sevgili Başkanım, algı operatörlerin, algı konusunda sizden biraz ders almaları gerektiğine inanıyorum.
“Parayı göreyim, öleyim.”algısı, bir belediyecilik felsefesi olarak zuhur etmektedir. Takla da atar, tarla da satar. Mühür onlarda çünkü…
Bize kalır, dışarıdan atıp tutmak… Yine de bu hafta Ak Partililere bir algı operasyonu yaptı, diyebilirim. Bakmayın el pençe divan duruşuna, boynunu büküşüne! Gerekirse, iki gözü iki çeşme ağlayabilirde hani…