Ana SayfaLütfü ErtürkAğustos Kuyuları

Ağustos Kuyuları

Yıllar öncesinden belleğimizde kalan izleri hatırlayalım istedim…
Annemin kopardığı feryadı hatırlıyorum.“Hayır dedim! Denize gitmek yok, ağustos kuyuları açıldı”

Bizlerin umutsuz yakarışları fayda getirmiyordu.

Hep sorgulamışımdır!

Karpuz kabuğu denize düşmeden denize girilmez derlerdi.  Trakya’nın karpuzu geç olur. Temmuz sonu Ağustos başı gibi.  Üç gün geçmeden annelerimiz başlardı  “Ağustos kuyuları açıldı” demeye…

Biz çocuklar için Deniz Mevsimi bir hafta idi! Kendi aramızda konuşurduk; “Senin annen biliyor mu bu ağustos kuyularını?” cevap kısa ve net;  “ Bilmez mi ya!”

Mahallede bizden birkaç yaş büyük ağabeyler de bilirlerdi. Bu yüzden, yüzme öğrenin deyip;  bizi daha derin sularda yüzmeye zorlardılar.

Büyüklerimiz,  bize karpuz kabuğunu işaret etseler de bizler, daha Mayıs ayında kapkara olur, ters giyilen atletlerden, Annemizin yaladığı kollarımızdan yakayı ele verirdik…

Aileler ile çocuklar arasındaki deniz savaşları yıllarca sürüp gidecekti

Delikanlılığımızda da bu Ağustos kuyularına ettiğimiz küfürlerin bini bir paraydı. Neden,  değil mi?

Kışın, spor salonunda güzel bir vücut yapma yarışına girilir. Pazular,  göğüsler şişirilir, bir de tekne ayarlanır, gönüllü cankurtaranlık başlardı.

Sandallar, kampların, yazlıkların açıklarına çekilir, Yazlıkçılara hava atılırdı. İşte o günlerde bu Ağustos kuyuları nerede ulan niye açılmaz diye isyan ederdik. Eh öyle ya! Herkesin gözü denizin üstünde; kulaklar dikilmiş, sandallarda çıt çıkmıyor.  Kızları önce kurtaracak, sonrasında aşk mutlaka kendiliğinden gelecekti…  İnanmıştık!

Gelmedi…

Toprak Mahsulü kampının önüne sandalı demirledim. O gün de yanıma kimseyi almamıştım. Tam karşımda da, Denizde 3 tane kız var… Arka güverteye havlumu serip,  o yılların en meşhur güneş yağı olan, “Ambre Solaire” ile de kendimi bir güzel yağlayıp, serildim güneşin altına. Güneşlenme numarası ile kızları kesiyor, ilgisizmiş gibi yapıp bir yandan da dikizliyorum.

Aradan çok fazla bir zaman geçmedi ki birden kızlardan seslenmeler, bağırtılar gelmeye başladı. Bana doğru el sallıyorlar onlara gitmemi istiyorlardı. Böyle bir durumda ne yapılması gerekir?  Sandalın kürekleri çekilir, ya da motoru çalıştırılır, hızla oraya varılırdı. Yok, biz öyle yapmadık!

Ulan kuyu, çalıştın ya sonunda diyerek, suya atladık.

Kızlara doğru yüzmeye başladık.  Kızlar, bir türlü yakınlaşmıyordu.  Paniklemeye başladım. Korku sardı. Ulan, şimdi rezil olacağız iyi mi? Yoksa anafora mı denk geldik ne? Falan derken, ayaklarımın ikisine de birden kramp girmez mi? Olduğum yerde çırpınıyorum, kollarımda takat kalmadı. Batıp, batıp çıkmaya başladım. Sandala dönmek istedim;  nafile, benden çok uzakta. Su yutuyorum, nefes alamıyorum. İşte o an bir el hissettim boynumda “panik yapma” diyordu.

Gözlerimi açtığımda; “Gül, benim adım gül” dedi.  Güldüm, çok güldüm. Gülmelerim az sonra ağlamaya döndü.  Utanıyordum, hem nasıl bir utanmak?  Önce o sordu!  “ Nasıl oldu?”  “Size yardıma geliyordum” deyince şaşkınlıkla birbirilerine bakarak hep bir ağızdan “niye ki?” dediklerinde ben avazım çıktığı kadar bağırarak ağlıyordum.

Onlar, benim sandalımın hemen arkasından geçmekte olan sürat motoruna el sallamışlar. Yani, Lafın kısası ağabeylerine el sallamışlar… Ben de o ara çok bağırmışım, “imdat” diye!  Ne yapabilirdim? Valla farkında değildim.

Sonra arkadaş olduk! Sadece arkadaş olduk,  öyle de kaldık. Utanmaktan Güle âşık olduğumu söyleyemedim bile…

Ağustos kuyuları bize ters çalıştı işte!

Asıl siz, siz olun anafora yakalanmayın! Ne yöne gideceğinizi şaşırır, sonunda oturup ağlarsınız.

 

NOT: Ağustos kuyuları: Eskiden ailelerimizin Ağustos Kuyuları olarak adlandırdıkları olaylar. Ağustos 15 inden sonra eskilerin harman poyrazları dedikleri, Yıldız Poyraz rüzgârları esmeye başlar. Bu rüzgârlar sert esip,  denizlerimizde tıpkı Karadeniz’deki gibi Rip akıntılarına benzer akıntılar yaparak deniz tabanında hareketlilik gösteren yumuşak zemin yaratırlardı.

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..