Tevazu göstermişsin yine, kırka bağlamışsın ya hadi bakalım öyle olsun.
1971 yılında ailenize girdim. Ocağınıza yerleştim. 20 yıl bil fiil ekmeğinizi bölüştünüz bizimle. Üzüm tanesinin kırka bölünen parçasından içtik. Gah-ı pervane olduk, döndük. Gah-ı sarhoş olduk, döndük. Sofranızdan dönmedik… Döndürmediniz.
Varlığı bölüştünüz, yokluğu hissettirmediniz. Yazsam, roman olursun. Ah o sert duruşun altındaki o yumuşak yüreğin yok mu? Onu biz anlamadık ama sazın anladı. Anladı da bak 40 yıl geçti. Nasıl geçti? Bizler anlamamışız… Telinin her vuruşu, yüreğinin vuruşuydu… Senin de sevdaların oldu ama seni anlayan sevdaların olmadı. Ne diyeyim? Belki senin de kaderinde böyle yana yana pişmek vardı. Pişip de yandığını, sazınla söylemek vardı…
Ne diyeyim, sana gönül adamı? Nasıl, anlatayım seni? Kırkıncı yılında seni, kırklar semahı ile selamlayayım.
Gitme Durnam Gitme Nerden Gelirsin
Sen Nazlı Canana Benzersin Durnam
Her Bakışta Beni Mecnun Edersin
Gönülde Mihmana Benzersin Durnam
Pir Balım Sultana Benzersin Durnam
Yörüde Dilber Yörü Canana Yörü
Durnam Gökyüzünde Pervane Döner
Dertli Aşıklara Badeler Sunar
Aşıkların Senden İnayet Umar
Tabibe Lokmana Benzersin Durnam
Pir Balım Sultana Benzersin Durnam
Nice kırklar göresin…