Bizim meslek çok gaddar bir meslek, acımasız, duygusuz bir meslek! Bir yanın hüzün, kahır, yangın yeri iken öbür yanın işini yap, bu haberi de vereceksin diyor.
Bir sayfada acıyı anlatırken, diğerinde sanki sen, o sen değilsin. Yok olmaz öyle şey!..
Hüzün, coşkuyla; kahır, neşeyle; hayır ve şer hep beraber yan yana peş peşe yaşadılar, yaşattılar kendilerini bizlere…
Sezen Aksu’nun düğün ve cenazesi geliyor aklıma Goran Bregroviç’in o film müziklerini düşünüyorum.
Sahildeyim, denizin kıyısında;
“Çingeneler Zamanı” ve “Ederlezi” geliyor aklıma, kavruluyor içim.Oynayanlar, dans edenler, bir ses patlıyor kulaklarımda, “Bugün yenilenme günü dilek dileme günü” hadi fotoğrafımızı al diyor bir kardeşim…
Saate bakıyorum, cenazemiz var, son yolculuğunda yanında olmalıyım! Dünyanın en keskin anı bıçağın iki yüzü gibi. Ağlatıyor insanı…
El işlerim var, taşlarım var sana uğur getirecek diyor. Bir diğeri tanıdık: bak, ne olur böreklerimden tat diyor!
Mezarlığın kıyısındayım;
Gözüm yemek arabasına takılıyor, içimdeki acıyı hiçbir tat dindirmiyor. Dağılıyor insanlar; “bir Gelenektir, sen de al bir yudum da olsa tatmalısın” diyorlar.
Yok, tadım yok, tatsız tuzsuz bir adam oldum çıktım.
Bir bıçağın iki sırtı kadar yakın birbirine Düğün ve Cenaze!..
Bugün, coşku; uzak diyarlara uçsun gitsin. Bugün, bizim hüznümüz var, dağlara dar gelen hüzünlerimize ekledik hüznümüzü…
Sabrınız daim olsun…