Hırsız Vaaar!

Böyle bağırıyorsunuz; meydanlarda değil mi?Hırsız vaaaaar!

Hırsız sizi duymuş mudur? Yok…

Yolu hırsızlıktan geçen 300 ü aşkın yazı yazmışım.

Beni duydunuz mu? Yok…

Ben de kalktım, araştırdım. Bu, niye böyle diye?

Karşıma Doç. Dr. Emre Dorman’ın “Hırsızlık” ile ilgili çok güzel bir tanımı çıktı. Birazını alıntı yapmak “hırsızlık değildir” diyerek bizim yazıya geçişini sağladım.

Değerli hocamın hırsızlığa bakış açısı bakın nasılmış?

“Hırsız, bir şeyi kazasız belasız çaldıktan sonra çaldığı şeyin, hemen kendisinin olduğuna inanır. Yani o, kendisini tanımlayan suç mahallinden sıvıştıktan sonra hırsızlıktan da hemen kurtulmuş olur. Hırsızın mantığı böyle işler. Böyle işler, çünkü kimse ömür boyu yaptığı işin suçluluk duygusunu taşıyamaz.”

İnsanın aklına; hırsızların, nasıl bu kadar rahat davrandıkları sorusunun cevabı geliveriyor işte!

Bu biraz da size bağlı yani “Hırsızlık” kavramına bakış açınıza bağlı… Yani durduğunuz yere de bağlı diyebiliriz! Bir an gelir hayranlığa da dönüşebilir, yandaşlığa da dönüşebilir…

Günlük hayatımızda çok karşılaştığımız ve siyasette kült olmuş konuşmalarımız vardır! “Çalıyorlar ama çalışıyorlar.”  “Seçilselerdi;  onlar da çalacaklardı?” “ Onlar, yiyeceğine bizim ki yesin” gibi konuşmalar “vicdani retçi” konuşmalardan öteye gitmemektedir.

Aslında, bu işin biraz da organize kısmını göstermektedir. “Hırsız, soyup soğana çeviriyor ama yapacak bir şey yok!” diyememenin dışa vurumudur. (Çünkü hırsızı izlemek, az sonra beklentiye dönüşecektir)

İşte, biz bireysel becerileri izlerken, evrensel hırsızlık olan “Kara Para” denilen illetin pençesinde koca bir ülkenin nasıl acı içinde kıvrandığını da boş gözlerle izlemekteyiz.

Tekrar değerli hocamızın bu konudaki görüşünü alalım. Yazısından iki satır daha aşırma yaparak paylaşayım.

“Nedir, Kara Para? Dediğimizde “dünyanın en aşağılık parasıdır” diyerek, yaklaşıyor hocamız.

Kara para, paranın kerhanesidir. İnsanı orospulaştırır. Az gelişmiş kafalar, buna kalkınma da diyebilir. Bu kalkınmanın için de zerre kadar ahlak ve etik yoktur…”  “Kara Para” İnsanın kendine olan güvenini ortadan kaldırır. Ancak, bu tür insanların bütün itibarlarını hırsızlıktan elde etmelerinin altında toplumsal çürümenin de rolü büyüktür. Diyerek, yozlaşmanın altını çizmektedir.

Sizler,  “Hırsız Vaaaar” diye bağırırken, toplumsal soyulmanın hazzını yaşayıp, bireysel beklentiye dönüşmesinin heyecanı ile bağırmış olmayasınız sakın!

Örneğin; ben, bir Arsen Lüpen (Arsene Lüpin) hayranıyımdır. Fransızların, Dünya’ya kabul ettirdiği çizgi roman kahramanı ünlü hırsız.  (Türkiye’de ki karşılığı Peyami Sefa’nın Server Bedi adı altında kaleme aldığı Cingöz Recai’dir)

Arsen Lüpen, öyle her bir şeye saldırmaz! Yükte hafif, ederi büyük hedefleri seçer. Ortağı yoktur, elemanları vardır. Pastayı paylaşmasını hiç sevmez. Devlet mekanizmasından, sokak çetelerine kadar herkesi kullanır.  Herkesin bir ederi vardır. İşini gördür ve gönder ilkesiyle çalışır. Aynı zaman da çok da çapkındır. Birçok işinde de kadınlarla çalışmıştır. Gezmeyi çok sever, memleket, memleket dolaşır. Yeter ki İş olsun. İstanbul’a bile gelmişliği vardır. Bir macerasının adı da “Arsen Lüpen İstanbul’da dır. “

1970’li yılların ortalarında dizisi TRT’de yayınlandığında, ortalığı kasıp kavuruyordu. Yayınlanacağı gece sokaklar boşalıyordu.

Şimdikiler, Arsen Lüpen’in ruhuna rahmet okutuyor ama ortalığın hiç de kasılıp kavrulduğu yok!

Hiç boşuna da bağırmayın!

Yeminle size! Billahi de Tallahi de hırsızın suçu yok!

Yeter ki siz, saffınızı belirleyin… İşler yürür, telaşa mahal yok!

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

İlgili Yazılar