Sayın Ertürk-Silivri Haber Hattı Gazetesi, Katar gezin çok uzadı ama!..Gel artık.
Bir gazeteci için gündem yoğun. Sen yokken bir etkinliği izledim . Üzgünüm, istemiyorsun ama yine ”DİL” konusunda yazacaklarım var.
İki gün önce Zabıta Müdürlüğümüzü aradım. Akşama Uğur Mumcu yürüyüşü var mı diye sordum. Aldığım yanıt ”yürüyüş yok ama ”fuaye” salonunda bir anma programı var” oldu.
Alevi Dernekleri Federasyonu Silivri Şubesi güzel bir program hazırlamış. Beğenerek izledik. Düzenleyenlere teşekkürler…
”Fuaye salonu” kafama takıldı. Branşım gereği tiyatro ile haşır neşir oldum. En son bu sezon Kadıköy’de’’ öğrencim Şenay Saçbüker’le eşi Hüseyin Köroğlu’nun oynadıkları ‘’Tatminkâr Ödül’’ü izledim.(Haşır neşir olduğumun kanıtı (!) )Oyun bitiminde ‘’fuaye (!)’’ye girdim. Başarılarını kutladım. (Tiyatroyla haşır neşir olduğuma (!) inandınız değil mi?)””
Az buçuk bilgim var , ama TDK’nin Türkçe Sözlük’ünde ’’fuaye’’nin nasıl tanımladığına baktım. Şöyle: a. Fr. Bir gösteri ya da toplantı binasında, temsil ya da toplantı aralarında kullanılan dinlenme yeri.
Sözcük, ben Türkçe değilim diye bas bas bağırıyor.Osmanlıca olsa modaya uyulmuş diyeceğim ama Fransızca. Dilimizin kurallarına üç yönüyle aykırı. Ayrı tutulanlar olabilir ancak Türkçe sözcük ” f ” ile başlamaz. İki ünlü yan yana bulunmaz. ( ua…) Türkçe bir sözcüğün ilk hecesinde kalın ünlü varsa sonrakiler de kalın olur.
”Anlayacağın ”fuaye” dilimizin üç kualına aykırı. ”Salon” da aykırı. ”o” yuvarlak ünlüsü sadece ilk hecede bulunur. ”-yor” şimdiki zaman eki gibi ayrı tutulanlar olabilir. Buraya nikâh salonu da deniyor. Yerleşmiş dilimize . O da büyük ünlü uyumuna aykırı ve a’sı şapka almış. Arapça …
Salon Almanca. İster nikâh salonu deyin, ister fuaye salonu, içlerinde Türkçe yok. Anımsarsın gazetemizde Türkçe Dersler başlıklı yazımın giriş tümcesi ”Nedir bu gâvurca özentiniz” idi. Bu soruyu bir kez daha soralım mı?..
Selamlar, saygılar…