Milyonlarca yıl varlığını nasıl sürdürüyorsa bir fay hattı? Sen de yıllarca yerleşik düzen misali fay hattı gibi oturuyorsun koltuğunda.

Fay hattı gibisin kırarak, dökerek yok etmeyi koymuşsun kafana ama gitmeyi de hiç düşünmeyen…

Neden bunları söylüyorum?

Kim bu fay hattına benzeyenler? Diye de soruyorsunuz değil mi?

18 yaşı baz alırsak tam kırk yıldır bu siyasetin içindeyim. Öyle kenarından köşesinden değil! Öyle kahvehane, birahane kültürünle de siyaset yapmadım.

Gelin görün ki Silivri siyasetine kahve telvesi gibi çökmüş insanların; bırakın partisini, ahalisini, Silivri’ye neler kaybettirdiklerini bir görebilseydik! Bir hesabını tutabilseydik. Yüzleri kızarır da bu kadar yüzsüzlük edebilirler miydi? Acaba…

İşte bu yüzden fay hattına benzetiyorum onları. 4 yılda bir 5 yılda bir depremler yaratıp kaybettiriyorlar insanlara, şehirlerine ve hemşerilerine. Gitmek bilmiyor, bitmek bilmiyor bu fay hatları.

Nasıl ki bu küçük şehir? Kuzey fay hattı ile güney fay hattı arasında yer alıyorsa! Sizler de sağ fay hattı, sol fay hattı gibi yerleşmişsiniz Silivri’nin siyasetine…

Bu şehirde taş taş üstüne kalmadı ama sen hala ortadasın ve orada oturuyorsun be kardeşim.  Bu şehrin üzerinde bir fay hattı gibisin.

Fay hattı gibi uyuyorsun, egona bir yorgan gibi sımsıkı sarılmış… Uyuman, uyanmandan daha hayırlı…

Uyandığında, sarsılıyor, kırılıyor, dökülüyorsun tel tel… Sonrası mı?

Önce şehrini üzüyorsun! İnsanını, sevenini, yoldaşını, üzüyorsun. Sonra partini ve ülkeni ve de ülkünü yoruyor ve bitiriyorsun…

Fay hattı gibisin işte!

Kırılacaksan kırıl, kırıl da git… Bitsin bu çile…

Kiminiz 35 yıldır, kiminiz 25 yıldır Silivri siyasetinin içindesiniz… Çalışsaydınız bu kadar! Emekliliğim nerede? Diyerek, hesap sormaya kalkar yırtınırdınız.

İş edinmişsiniz, meslek edinmişsiniz. Sorsak; “geçimim bu yüzden” diyecek kadar da pişkinsiniz.

Sağ ve sol diye ayırt edemeyeceğim sizleri.

Sağınız solunuz belli değil ki!

Kırıl dökül ama çekil artık! Bu kadar kırılıp, dökülmekten “stabilize” oldun, farkında değilsin…