Adı kaldı dilimizde…
Eh öyle de oldu!..
Bu şarkı benim ezberim de her ne kadar yanlış kaldıysa da her türlüsü bize uyuyordu!.. (Tadı kaldı dilimiz de diye biliyordum)
Neden, adı kalmıştı dilimiz de? Gelin, ben size onu anlatayım!..
1989 yerel seçimleri, ANAP’ın kasıp kavurduğu yıllar da kapitalizme baş kaldırmak üzere tasarlanan bir seçim niteliğinde idi.
Yerel Seçim=Genel seçim havasında başlayacaktı. 9 yıl önce kaybolan demokrasi, son hızla geri geliyordu ama yıka, yıka, kıra, kıra geliyordu! Parti içi ve partiler arası dönecek fırıldaklara aranan kılıftı demokrasi…
Halkçı Parti ve SODEP birleşmiş SHP olmuştu. Sosyal Demokrat Halkçı Parti adıyla ilk kez yerel seçimlere girecektiler.
Şu, “demokrasi, demokrat, demokratik” sözcüğü o kadar çok anlamını yitirmişti ki bu ülkede her şey onun için (Askeri darbeler bile) yapılıyor olması artık inandırıcılığını yitirmişti. Her şey demokrasi adına yapılıyor ama bir türlü sosyalleşip, demokrasiyi yoluna oturtamıyorduk !..
1989 Yerel Seçimlerinde SHP’nin iki aday adayı vardı. Talat Soyarslan ve Selami Değirmenci. Talat Soyarslan’ın, bir önceki dönem Sait Girgin’e geçilmiş olması, herhangi bir handikap teşkil etmeyecekti. Aynı çatı altında siyasetini sürdürecekti. Yılların siyasetçisi yeni oluşumun içinde de sosyal demokrasinin duayeni olarak partisinin lideri konumundaydı. Ekibiyle birlikte, demokrasi çatısı altında yarışacaktılar(!)
Silivri’de yerel seçimler kadar heyecanlı bir önseçim yaşayacaktık!..
İlk bakışta Talat Soyarslan ekibi öndeymiş gibi görünse de Selami Değirmenci’nin hırsı ve örgütlenme biçimi görülmemiş bir şekilde hamleler yapıyordu.
“Çeltik köyünden gelip te Silivri’yi idare edemezsin” sözünün üzerinden henüz 24 saat geçmeden Çeltik’ linin yanında yer almak ta demokrasinin gereği olsa gerek (!) deyip olacaklara bir anlam vermeye çalışıyorduk.
Daha önseçimin ilk günlerinden itibaren Selami Değirmenci’nin örgütlenme şekli siyaset arenasında yıllarca göremediğimiz bir düzende işliyor, seçimin startını 3 aşamalı bir şekilde vermiş oluyordu.
Ön seçimlerden galip çıkmış, adaylığını ilan etmiş ama bunun üzerinde fazla durulmamıştı. Önseçimin getirdiği gerginlik çabuk atlatılmış, hep birlikte yerel seçimlere hazırlanıldı!..
SHP, gerek konum gereği gerekse siyasi işleyişiyle liberal bir örgütlenmenin yayılımı ile hedefe yürüyecekti…
Bu yeni oluşum da kadrolarının hazır durumda olması ve bireysel iletişimden, siyaset toplumuna geçişi başarıyla yönetilmesinden kaynaklanıyordu. Asla kendiliğinden oluşmamış, örgütlenmenin bilinçli bir şekilde yapılanmasından kaynaklanacaktı. Bu hiçbir dönemde ne görülmüş ne de duyulmuş bir şeydi.
CHP’nin tüzüğünde yer alan ama hiçbir zaman konuşlandırılmayan hatta oluşumlarından Parti Genel Yönetimlerinin endişe duyduğu sahaya sürmeye çekindikleri dinamikler, Silivri’de tek tek ortaya çıkıyor ve çığ gibi büyüyordu. Susturulmuş, “Gençlik Kolları”, unutulmuş “Kadın Kolları” kapatılmış “Mahalle Evleri” tekrar siyasi arenaya sürülmüştü!..
Partinin seçim çalışmaları, legal değil de sanki, illegal bir örgüt kültürüyle yönetiliyordu. Çalışmalar, parti mensuplarından çok, halkla bütünleşerek yapılıyordu. Yani 1989 yerel seçimleri Silivri’de belki de ülkemizde ilk defa bir toplum hareketine dönüşmüştü. 1989 ruhu demiştik adına da… Önce SHP sonra 1994’te ve 1994 sonrasında CHP böyle bir örgüt dayanışmasını ve örgüt hiyerarşisini yaşamadı. Hani şarkıda dediği gibi “Neydi bir arada tutan şey ikimizi “Neydi, bu siyasi oluşumu bir arada tutan şey! Gece çalışmaları aklıma geliyor, kırsal alana gidenler gece 01.00’de dönerler 04.00’lere kadar gecenin kritiği yapılırdı. Merkezde çalışanlar, ertesi gece kırsala (köylere-beldelere) giderlerdi. Silivri, sanki kurtarılmış bir bölge gibiydi. Tüm Türkiye’de ANAP rüzgârı eserken, Silivri’de ise esamisi okunmuyordu. Şaban Demiray, diploma krizini çözmüş, ilkokul da olsa diplomayı gösterebilmişti. 89 ruhunu yaratanlar, Sıdıka Aydoğan, Muharrem Aydoğan, , Erdoğan Ataç, Eşref Balaban, Erkin Balaban, Kamil Çelik parti yönetimi olarak destek verirlerken, Suat Çoraklı, Hikmet Çolak, Şeref Erel, İlhan İnce, İbrahim Kara, Ayhan Kurt, Kenan Kurt ve Hüseyin Şahin, saha çalışmalarında yer alan ve aklımda kalan birkaç isimdir. Kadın Kolları ve Gençlik Kolları gibi dinamikler harekete geçirilmiş, her mahallede kadın mitingleri düzenlenerek Behice Erdeniz, Bahriye Erkan, Halide Arabacı ablalarımız uykusuz geçen gecelerde durmadan, susmadan çalıştılar. Yerel seçimler kazanılmıştı. Gelecek te CHP’nin sadece bir Belediye Başkanı değil, aynı zamanda yeni bir lideri doğmuştu.
1989 yılının yerel seçimlerinde SHP’nin meclis üyelerinden anımsadığım bazı isimleri yazabileceğim. Erdoğan Ataç, Ayhan Kurt, Hüseyin Şahin, Suat Çoraklı, İbrahim Kara ve Fethi Elmas idi.
1989 seçimlerinde ANAP’tan Umur Emiroğlu’nu DYP’den Şaban Demiray’ı DSP’den İsmail Kınalı’yı, RP’den Mehmet Öz Hüsrev’i geçerek, belediyeyi almışlardı. Bu seçimde, Selami Başkan’a en yakın rakip; tabi ki yine Şaban Demiray olacaktı….
1989 seçimlerini Biz Yerel gazeteci grubu olarak Silivri Haber’den yayımlıyor ve takip ediyorduk. (Erdal Sezgin, Sami Düvenci, Cem Güner, Şeref Erel, Ahmet Hakan, Abdullah Coşkun, S. Ömer Çetin ve Bendeniz Sonuncu Köy isimli köşenin sahibi Lütfü Ertürk)
1992 yılında CHP yeniden siyasi hayatına döndüğünde ya da kurulduğunda diyelim. Silivri İlçe örgütü daha il başkanlığı oluşmadan SHP’den, CHP’ye geçen ilk ilçe örgütü olmuştu. Bu durumdan da anlaşılacağı gibi İlçe örgütü, ili beklemeden kanaat önderiyle birlikte örgütlü bir ilçeyle 1994 seçimlerine bu kez CHP adıyla girecektiler. SHP’de ise boşalan yerel aday kontenjanına Erdoğan Ataç’ı aday göstererek, Selami Değirmenci’nin karşısına çıkaracaktı. Sayın Değirmenci’nin ekibi aynı ekipti. O, ekibe yeni bir ilçe başkanı seçtiler, Avukat Ertuğrul Kutluay ilçe başkanı olurken, CHP’ye yeni isimlerde katılmaya devam ediyordu. Kadın siyasetçilerimiz daha bir ön saflarda yer alacaktı. İlk kadın meclis üyemizi de 1994 yerel seçimlerinde meclise sokmuş oluyorduk. (Nursel Erel)
Aslında ilk başlarda dediğim gibi belki de ülkenin rol model olarak alacağı bir kadrolaşma ve çalışma grubunun önderliğinde Yurtdışı iletişimleri kurulmuş, Habitat (uluslararası toplumsal dönüşüm çalışmaları) ve Tavak (Türk Alman eğitim Vakfı) ile görüşmeler yapılmış; Habitat ile şehirleşme anlamında yurt dışı bağlantılar kurularak, Silivri ve köylerine yardımlar yönlendirilmiştir.
Belki de belediyecilik anlamında Silivri Belediyesinin bütün birim ve iştirakleri ile (Silkent-Kenttaş ve Belediye kooperatifler birliği) Sosyal yaşamı etkileyecek atılımlar yapılıyordu. Marmara Belediyeler Birliğinin örnek belediye ödülünü birkaç kez Silivri’ye getirecek çalışmalara imza atacaklardı.
O yıllarda ulusal alanda haklı bir üne kavuşmuş, hantal bir belediyecilikten, çalışan, üreten bir belediyeciliğe geçiş yapmıştık. 1994 yılında CHP’nin oyu %4,5’larda kalırken Silivri CHP’ %21.5 ile ipi göğüslüyordu.
Sarı saçlı mavi gözlüm şarkısı ile birlikte 1999 seçimine girmiş ve o hızla da seçimi kazanmıştı. O seçim 1994’ten daha kolay alınmış ama 2 yıl dolmadan, Türkiye ekonomik anlamda kan kaybediyor, krizler ülkeyi oradan oraya savuruyor, bankalar kapatılıyor, Başbakan Ecevit’e yazar kasalar fırlatıyordu. Oysa, o günlerde katılımcı belediyecilik adına çok önemli olan “Gündem 21” ile şehircilik ve insan adına yeni atılımlar yaratılacaktı. Olmadı vazgeçildi, artık iktidarla savaş vereceklerdi.
2 dönem ANAP iktidarınla boğuşan Selami Değirmenci, partisinin içinde boğuştuğu krizler yetmiyormuş gibi ülke sathında yayılan uluslararası bir kriz bekliyordu. Yol arkadaşlarının birçoğunu kaybetmiş, zayıf halkalar birer birer kopup gitmişti. Selami Değirmenci o günün şartlarında %29.5 gibi bir oyla ipi yine göğüsleyecekti. Genel merkezle arası açılmıştı. CHP Genel olarak hala kendini toparlayamamış, oyu %8,5’la baraj altında kalmıştı.
Xantos’un olduğu söylenen bir yazı da şöyle diyordu: “Kimse, senin rüzgârla, dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz, geminin limana gelip gelmediğinle ilgilenirler” diyordu!..
Selami Değirmenci’de öyle yaptı 1999 yılını kazasız, belasız, gemiyi yara almadan limana yanaştırmıştı ama kendisi çok yara almıştı. Sırtındaki bıçak yaraları iyileşecek gibi durmuyordu. Genel merkezle ipleri koparacak şekilde tartışmış, sonuç olarak ta partisinden ihraç edilmişti. CHP, Selami Başkanın ve ekibinin başarılarını kendisinden menkul sayacaktı. Her şeye rağmen, Selami Başkan yeniden yola çıkmak gibi bir hata yapacaktı. Partisi ona güvenmemiş, ihraç etmişti. 2004 yılında affedilemez bir hatayla imza atıyordu. Yenemediği hırsına mağlup olacaktı. Gitti, Genç Partiden aday oldu, 2004 yılı yerel seçimlerine girdi. Ak Parti iktidarı ve kendisini 15 yıldır izleyen, her hareketini ezbere bilen rakiplerine karşı seçime girecekti. Yaralı arslanı yıkmak kolay olmadı ama 2004 seçimleri bir efsanenin sonu oldu… 35 senedir adı dilimizde…