Sayın Esin Yalçıntaş ve Sayın Özcan Işıklar’ın birlikte kaleme aldıkları kitap aslında uygarlık tarihimizi biçimlendiren insanlığın kendisi için yarattığı bir yaşamın öyküsüdür “Kentsel Tarım” ismini verdikleri kitapları!
İlk okuyanlardan biriyimdir. Çok hoşuma da gitti. Akıcı ve akılda kalıcılığı ile hemen dikkat çekiyor. Akademisyen bir çalışma ama öykü tadında bir kitap okuyorsunuz. Kentsel Tarımı anlatırlarken, uygarlık tarihini, coğrafyayı, beşerî hareketliliği kapsıyor. Aslında, insanlığın varoluşundan bu yana birbiriyle olan iletişimlerini anlatıyor!
Neden Kentsel Tarım?..
Tarihler boyu hep gerekli olduğundan, hiç farkına varmadan toplumların örgütlü olarak yaptıkları bir tarım/ziraat biçimidir.
Bir örnek verelim: Bizans çeşitli zamanlarda, çeşitli uluslar tarafından muhasara altında tutulmuş, aylarca abluka altına alınmış, dış dünya ile ilişiği kesilmiş ama aç bıraktıklarını zannettikleri Bizans’ın aylarca açlığa nasıl dayandıklarını hiç hesap edememişlerdir.
Düşündünüz mü hiç? Binlerce yıl, yüzlerce medeniyet tarafından yüzlerce defa abluka atlına alınarak denenen ve başarısız olan muhasaraları…
Kentsel Tarım, bir uygarlığı binlerce yıl korudu ve kurtardı. Yedikule’den Langa’ya, Balat’tan Ayvansaray’a, sur içinde ne kadar boşluk varsa hepsi tarla, hepsi bahçe ve bostana dönüştürülmüş yerlerdi. Yani, “Kentsel Tarım” binlerce yıl Konstantin’i bakmış ve kurtarmıştı.
Şimdilerde çok daha büyük muhasaralar altındayız! Artan nüfus, kaybolan tarım arazileri, insan eliyle yok edilen doğa ve kuruyan nehirler, ırmaklar, depremler ve biten hayvancılık, günümüz insanını tehdit eden başlıca unsurlar!
Ne demiş, kitaplarında bu iki akademisyen arkadaşımız! “Savaş bitmedi” diyorlar. Tarihsel süreci gözlerimizin önüne koyup, nasıl ve neden savaşmalıyız sorularını sorgulatıyorlar bizlere…
Haydi gelin, Silivri’mizin geçmiş tarihine bir göz atalım! Kentsel tarımın en güzel örneklerini anımsayalım. Kitabımızda yer alan bilgilerin ışığında Şehrimizi taradığımızda birçok alanın kentsel tarım olarak ayrıldığını ve kentsel tarım yapıldığını gözlemleyebiliriz. Piri Mehmet Paşa camiinin bahçesinde toplamda 11 adet kuyu olduğunu bunlardan 6 tanesinin günümüze kadar varlığını sürdürdüklerini “Senihe Sultan” adlı kitabımda belirtmiştim. Bu 11 kuyunun aslında Piri Mehmet Paşa camisini depremden korumak üzre açıldığını, oluşan enerjiyi dışarı atmak için açıldıklarını söylemiştik. Daha sonra arka bahçede meyve fidanları dikilmiş, bahçecilik yapılarak kentin sebze ve meyve ihtiyacını buradan karşıladıklarını söyleyebiliriz. Hemen karşısında, şimdilerin otoparkı yakın geçmişimiz de arpa ekim yeri olarak kullanıldığını surların dibinde soğan, sarımsak, kıvırcık turp ekildiğini anımsıyoruz. Kitapta da belirtikleri ve Sayın Özcan Bey’in de lansman gününde söylediği gibi 500 çeşit baharatın bu şehrin kentsel tarımından elde edildiğini dikkat çekmişlerdir.
Ne ilginçtir ki bu hafta da her kasım ayının ilk haftasında düzenlenen Aziz Nektarius’u anma haftası ile kitap tanıtım günümüzün aynı güne gelmesi hoş bir tesadüf olmuştur. Ortodoksların dünyaca ünlü azizleri bir papazdan çok bir bilim insanı olduğu, bitkilerin nüvelerinden ilaçlar yarattığını bilmekteyiz. Sizce bu bitkiler nerede yetiştirilmekteydi? Elbette ki evin arkasındaki surların üstündeki bahçesinde… İşte oradan çıkan, mucize bitkilerle 7 mucizesini gerçekleştirdi ve Aziz unvanını almış oluyordu…
Sevgili kardeşimiz, Esin Yalçıntaş’ın akademik unvanını alacağı bu kitap, Özcan Işıklar’ın Tarihi tutanaklarıyla eşleştirilerek roman tadıyla ama dünya gerçekleriyle yazılmış bir belge niteliğini taşımaktadır.
Sümerlerden, Bizans’a; Bizans’tan, Osmanlıya ve günümüze kadar geçen tarihin bir kesitini akademik olduğu kadar, öykü tadında okunurluğu ile sizlere ulaştırmışlar. Öncelikle, bu iki akademik insanımızın, bu güzel çalışmalarından dolayı tebrik ediyor, Sürdürülebilirliklerinin devamını temenni ediyorum…
Lansman günümüzde bazı yanlış bilinen bilgilerin doğruluğunun ortaya çıkması da sevindiriciydi. Umarım, bu yeni dönemde de yeni yönetimler, aynı hassasiyeti göstereceklerdir.
İlk defa bir İmza günü böyle kalabalık olmuştur. İnsanımıza da teşekkür ediyorum.