Rus savaşı, (1870-1878) bilindiği üzere; öyle birkaç yıl süren bir savaş falan değildir. O sekiz yıllık olan son kısmı, Osmanlıya dokunan kısmıdır. Aslında yüzyıl süren bir kıyımın hikâyesidir. 1744’lerde başlayıp, 1850’lilerde Panslavizm’e dönüşecek olan bir etnik kırımın önünden kaçanların hikâyesidir.
Daha 1860’ların başında Kafkasya’dan 200 bin insanın göçüyle başlar. Gemilerle, Samsun, Trabzon, İstanbul, Romanya’nın Köstence ve Bulgaristan’ın Varna limanlarına taşınırlar. Ayrıca karayolu ile Artvin ve Ardahan bölgelerinden giriş yaparak Anadolu’ya sığınmışlardır. Gerek İstanbul limanından gerekse Anadolu’dan gelenler Rumeli’ye geçiş yapmaktaydı. Aynı anda, Romanya ve Bulgaristan limanlarına gelenlerde; aşağıya, Akdeniz’e doğru ikinci bir göçe başlamışlar, Yunanistan ve Rumeli’ye doğru yola çıkmışlardı…
Silivri’ye İlk gelenler toplam 32 hane olup; bunlardan, 16 hanesi Sur dışında iskân edilmek üzere kasaba kayıtlarına geçmiş, diğer 16 hanenin 2 hanesi, Kurfallı köyüne; 2 hanesi, Akören köyüne; 12 hane de Yapağcı köyünde (Alipaşa köyü) iskân ettirilmişlerdir. Rumeli’ye esas büyük göç; Romanya’nın, Dobruca bölgesinden gelecektir. Dobrucalı Çerkesler, 70 bin kişi ile yakın tarihe en kalabalık göç olarak not düşeşeceklerdir. Osmanlı Devleti’nin iskân sağlamakta güçlük çektiği göçler, geldikleri bölgelerden tekrar, tekrar göçe zorlanmışlardır. Çorlu- Dobruca, Çorlu- Büyük Seymen ve Çerkezköy bu göçerlerin kurduğu yerleşim bölgelerimizdir. Birçoğu tekrar Çukurova, Orhangazi, Biga, Çan, İzmir, Selanik ve Langaza bölgelerine tekrar göçe zorlanmışlardır. Savaşın kıramadıklarını yollarda olumsuz hava koşulları ve hastalıklar kıracaktır. Sadece Anadolu’da olumsuz hava koşullarında 50 bin Kafkasya göçmeni hayatını kaybetmiştir. (Resmi Kayıtlar)
Bundan 30 ya da kırk yıl önce Alibey mahallesinde bir sokağa baktığınızda, tek bir hane yaşıyormuş gibi bir hissine kapılırdınız. Evler, bir bahçenin içinde bitişik nizamda yapılmış ve tek bir ailenin yaşadığı hissine kapılırdınız. Bahçelerin iç duvarları yoktu, çoğunlukta, evlerin sınırları çiçeklerle ayrılmıştır. Evlerde yaşayanlar akraba gibiydiler. O tarafta, nasıllarsa öyle yerleşmişlerdi… Herkes birbirine sahip çıktı, birbirlerini kolladılar. Şu iş, falancanın diye bir şey yoktu! Her iş, herkesin işi idi…
Kale mahallesi olduğu gibi gayrimüslimlerindi! Gece olunca surların kapıları kapanırdı. Surların dışında kalan hayatlar onları ilgilendirmezdi…
55, 60 yıla yakın bir zamanı beraber paylaştılar! Bulgar işgaline beraberce direndiler, Bulgar askeri, Türk, Yahudi, Ermeni, Rum demiyor ne varsa yağmalıyordu… Yıllarca savaşı gören bu insanlar. Geldikleri bu topraklara da şehitlerini vereceklerdi…
Kurtuluş savaşı bitmiş, cumhuriyet ilan edilmişti… Yıl 1923, Lozan anlaşmasında hiç kendilerine sorulmadan (Referandum) toplumların kaderi belirleniyordu. Yeniden göçler başlayacaktı! Buradaki Rumlar Yunanistan’a; oradaki Türklerde buraya gönderildi…
Bakıldığında, etnik bir değişim gibi görünse de mübadeleye tabi olanlar her iki taraftan da dinlerine göre ayrıştırılmıştı. Yani Müslümanlığı seçmiş, Arnavutlar, Boşnaklar, Makedonlar, Rumlar ’da mübadil sayıldılar…
Gelenlerin içinde birkaç aile kendilerindendi… Yani kısa bir süre içinde Anadolu’dan balkanlara göç ettirilmiş Çerkezler çoğunluktaydı. Onlara, tekrar sarıldılar. Kendi mahallelerine aldılar ama sürgün bitmedi bitmeyecekti. Bu sefer yakın köylere göndereceklerdi…
Devlet bile iskân açarken, onları ayrı tuttu. Alibey Mahallesine, Alipaşa Köyüne, Akören ve Bekirli Köylerine iskan edildiler.
Fatih mahallesine yerleşenler, gidenlerin kültürünü iyi biliyorlar ve aynı dili konuşuyorlardı… Uyuşmayan örf ve adetler, az bilinen Türkçe ile bu iki toplumun kaynaşması biraz uzayacak gibi görünüyordu…
Bu kültür mozaiği düğünlerde çok daha net ortaya çıkmaktaydı. Kale mahallelilerin “Parasayna” oyununa karşılık, Alibey mahalleliler; şeyh Şamil’le cevap verirlerdi. 1970 yılların ortalarına kadar sürdü bu rekabet. Mübadiller, kendi kültürlerini hiç unutmadılar. Hala sürdürmekte ısrarla direnmekteler. Aynı şeyi Alibey Mahallesi için söyleyemeyeceğim… Ahmet Çelik, (Baba: Oduncu Ekrem) düğünlerde; Şeyh Şamil’i oynayan son Alibey Mahalleli olarak tarihe geçecekti…
1936 da Romanya’dan yeni göçler geliyordu. Gelenler, akrabalarını arıyordu… Çanakkale, Manisa, İzmir parçalanmış ailelerin adresleriydi… Mahalleye yeni gelenlere de iskân verildi. Osmanlı’dan bu yana gelen Kasım Paşa Mahallesi’nin adı, o günlerde daha yeni Alibey Mahallesi olarak değiştirilmiş ama gelin görün ki bu göçlerle birlikte “Alibey” ismini neredeyse unutturacak kadar yeni bir isimle anılır olmuştu. “Muhacir Mahalle” olarak anılmaya başlandı. Nüfusu ile Silivri’nin en kalabalık mahallesi oldu. Bu tek partili dönemde bir şey ifade etmese de çok partili dönemde Alibey Mahallesinin önemini ortaya koydu… 1946, 1956, 1969, 1977 Tarihlerinde Bulgaristan’dan gelen göçlerle en kalabalık mahalle konumunda olacaktı, Silivri’nin birçok köyünden daha kalabalık idi… Genel ve yerel seçimlerde bütün dikkatleri üzerinde toplayacaktı…
Alibey Mahallesinin siyasete bakış açısı Fatih Mahallesine göre çok değişiklik gösteriyordu. Fatih Mahallesinin aksine belli kişilerin ve ailelerin peşlerinden gidilmezdi. Herkes, istediği partiyi destekler, istedikleri kişilere oy verirlerdi. Kısacası mahalleye özgür bir irade hâkimdi. Hiç kimsenin yönlendirmemesine rağmen oylarının tamamına yakını CHP’de toplanırdı. Kaptanlar, topçular, Tüfekçiler kalabalık ailelerin başında gelirlerdi. Manavoğlu Ailesi, Softaoğlu Ailesi, Özekimci ailesi, Koyuncu ailesi, Eken ailesi hatırlı ailelerdi.
Alibey’liler, 1973 yılı yerel seçimlerinde İlk defa Adalet Partili bir belediye başkanı için kutuplaşma yaşayacaklar, büyük bir çoğunluk Şaban Demiray’a oy verecekti
Zaman içersinde bütün göçlerin yerleşim merkezi oldu. Alibey Mahallesi!..
Gün geçtikçe kozmopolit bir hale dönüşen mahallemiz, Anadolu’dan gelecek göçlerle neredeyse Silivri’mizin en büyük nüfusunu kucaklıyordu. 2000’li yılların başlarına kadar, CHP’nin kalesi olan mahallenin artık bu özelliği de yavaş, yavaş eriyordu. 2011 genel seçimlerinde Alibey Mahallesinde CHP, Ak Partinin soluğunu ensesinde hissetmeye başladı… 12 Haziran 2011 genel seçim sonuçlarında Alibey Mahallesi, CHP: 4834 AKP: 4058 oy almıştır. Destekledikleri bütün Belediye Başkanları, seçimi kazandı ama 100 yıl içinde kendi mahallelerinden sadece bir belediye başkanı çıkarabilmişlerdi.
Onlar için adayların CHP’li olması yeterliydi.
Mahallenin sevdiği birde marş vardı. Düğünde, bayramda, kuruluşta, kurtuluşta, seçimlerde ve seçildiklerinde, Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa marşı, davul zurna eşliğinde söylenerek sokaklar gezilir, kutlamalar yapılırdı.
Alibey Mahallesi, tek katlı kerpiç evleri, tarihi çeşmeleri, değirmeni, elektrik santrali, (Jeneratör), Hastanesiyle, dispanseriyle ( ilk ve tek sağlık ocağımızdı) asri mezarlığı, (Yeni Belediye Binasının olduğu bölge) bir adet hamamı, (adı var, kendi yok artık) yazlık sineması ve 3 adet cami ve büyük bahçeleriyle, acılardan geçmiş insanları ile birlikte iki asrı aşkın bir tarihin içinden gelip geçmektedir.