Yaşlı adam, dükkanında koltuğa oturmuş; aynada kendine bakıyordu.
Yorgundu yüzü, yılların ağır izlerini taşıyordu. Nasıl taşımasın ki neler yaşamıştı. Eski günler aynada bir film canlanmaya başladı. Nasliç’in Viroditre köyünde başlayan film. 40 yaşına kadar özgür yaşadığı topraklarda Balkan savaşının kaybedilmesi trajediye dönüşmüştü.
Azınlık konumuna düşmüşler, zor yıllar başlamıştı. Artık devletleri yoktu, düzenleri yoktu. Kuralları, başkaları koyuyordu. Dilleri az konuşuyordu. Kalpleri kırık, içleri buruktu. Kimsesizdirler! Unutulmuşlardı, sonra içlerinden birisi onları hatırladı mübadele anlaşması ile anavatana dönüş başladı.
Dönüş yolu çok zordu, eşi Hanife oğlu Vaip, kızları Hasibe, Saliha ve Servet ile Selanik limanına geldiklerinde zorlukların bitmediği anlaşılıyordu.
Kaç hafta limanda beklediklerini unutmuştu ama geldikleri geminin ismini hiç unutmamıştı AKDENİZ!..
Kalikratyaya (Mimarsinan) limanına çıkmış, oradan Çanta Köyüne iskân edilmişti. Yerleştiği ev, Rumlardan kalma çok güzel bir evdi. 2 katlıydı. Duvarları fresk ve ikona ile süslüydü. Köydeki evine yerleştikten sonra cadde üzerindeki tek katlı berber dükkânı olarak işletmeye başlamıştı.
Bir anda gelen sesle daldığı düşüncelerden uyandı
– Papus ti kams kala isi (dede ne yapıyorsun iyi misin?)
-igo kala, imi isi kala isi (ben iyiyim, sen iyi misin?)
-kala, pos paen (iyi işler nasıl gidiyor)
-kala ela (iyi gel)
Çağrıya uyan küçük, hemen berber koltuğuna oturdu. Bu ufak tefek sevimli çocuk 6 ay önce kaybettiği kızı Servetin oğlu, torunu Sadettin’den başkası değildi. Sadettin her gün dedesinin yanına gider sevimli haliyle kısa patriyotça konuşmasını yaptıktan sonra arkadaşlarının yanına koşardı. Dedesi onu bugün bırakmamış koltuğa oturtmuş saçlarını kesmeye başlamıştı.
-abin ablanlar nasıl?
-iyi dede
-baban
-iyi sütleri götürdü
-Nana
Sadettin bu soruya cevap vermemişti tekrarladı
-Nana
Sadettin şaşırmış bir ses tonuyla cevapladı
-iyi evde yemek yapıyordu
-onları üzme, sen akıllı bir çocuksun. Kardeşlerinle iyi geçin…
Bu arada Sadettin aynadan dedesine bakıyordu. Annesi öldükten sonra dedesinin saçlarını keserken gözyaşlarını görmeye kafasının ıslanmasına alışıktı ama dedesi bugün farklıydı babasını ve kardeşlerini her zaman sorar ama Nana’yı (babaanne)hiç sormazdı. Nana’yı hiç sevmezdi. Kızının ölümünden onu sorumlu tutardı. Dedesi, bugün tuhaf davranıyordu. Zaten dükkâna girerken nasılsın sorusuna iyiyim cevabı bir alışkanlıktı ve saç tıraşı her zamankinden uzun sürmüştü. Dedesi saç tıraşını bitirdikten sonra bekleme sandalyesine oturdu
Yorgun Boğuk bir sesle
-git kahveden bir kahve al bakalım
Sadettin bir defa daha şaşırdı dedesi ilk defa ondan kahve istemişti hızla dükkandan çıktı dedesi arkadan seslendi
-acele etme yavaş
Sadettin dedesini duymamış koşarak kahveye ulaşmıştı bile
-kupas, (Yakup) 1 kahve
Yakup Sadettin’in mahalle arkadaşıydı oda babasının kahvehanesine gelmiş yardım ediyordu. Sadettin ile Yakup hemen aralarında öğleden sonra ne yapacaklarını konuşurken Yakup’un babası Metus, (Hikmet) seslendi
-kahve hazır
Sadettin, kahveyi alarak; bu sefer yavaş adımlarla kahve dökülmesin diye, gözünü fincandan ayırmadan yavaş ve dikkatli adımlarla dükkânın kapısına yaklaştı.
-dede kahven
İçeriden ses yoktu ikinci seslenişinde dükkânın kapısından içeri girmişti
-dede kahven geldi
Ancak dedesinden gene cevap yoktu sadettin gözünü kahve fincanından ayırarak dedesine doğru bakıp;
-Dede kahven geldi diyorum.
Dedesinin hareketsiz halde başının yana düşmüş olduğunu gördü fincan elinden kaydı gitti
Berber Hasan ile Saliha’nın oğlu Berber Arif bu alemden terki diyar eylemişti.
Devri daim olsun…