Sevgili dostum Mücahit Naci Aydıner’in dedesi Seyit Ali’ye buradan rahmetlerimi gönderiyorum! Allah, mekanını gani gani cennet eylesin… O, bu vatanın her sathında emeği olan bir büyüğümüzdür.
Yıl 1905, Yer Rusya; V.I.Lenin devrim yapmak üzere hazırlıklarını sürdürürken, Dağıstan bölgesinin büyük aşiretlerinden birinin reisi olan Seyit Ali ile temasa geçer!…
Kendisiyle birlikte savaşmasını ister ve Seyit Ali’ye bunun karşılığında ne isteyeceğini sorar!
Seyit Ali’nin cevabı: “Ben Saray’a saldırırım, Çar 2. Nikolay’ı yakalar size teslim ederim ama 72 saat süreyle de Saray’ı yağmalarım başka da bir şey istemem” diyerek anlaşma sağlanır.
1905 Devrimi başarısızlıkla sonuçlanır. Seyit Ali yakalanır ve Sibirya’ya sürgüne gönderilir. Sibirya’da fazla kalmaz, Mançurya’ya kaçarak izini kaybettirir…
Aradan 12 yıl geçer ve Lenin ile Seyit Ali’nin yolları bir kez daha kesişir!…
Yıl 1917 Ekim devrimi başlayacaktır. Şartlar ayniyle kabul görmüştür!
Seyit Ali, Nikolay Romanov’un Sarayını ele geçirir ve yağmalar! Artık tek bir dileği kalmıştır. Biraz büyükçe bir yelkenli ile Mustafa Kemal’e gitmektir.
Yağmaladıklarını adamlarıyla bölüşür ve kendine düşen altınlarla birlikte Anadolu’nun yolunu tutar…
Bir gece İstanbul’la girer ve Kuvayı Milliye’ye getirdiklerini teslim eder…
Tarih 1917’yi gösterir.
Mustafa Kemal, Seyit Ali’den bir ricası daha olacaktır.
Seyit Ali’nin yakın arkadaşı Lenin’den Anadolu’da verilecek olan Kurtuluş savaşı için silah ve mühimmat istemektedir!
Seyit Ali kalkar gider durumu Lenin’e anlatır ve ellerindeki topları ve mermileri ve çeşitli mühimmatları Anadolu’ya göndermesini ister!
İstek kabul görmüştür!
Sonrasında Anadolu’da verilen kurtuluş savaşı kazanılır. Cumhuriyet ilan edilir.
İşte bundan sonrası Tekâlif-i Milliye kuralları işletilmeye başlanır.
Komisyonda Celal Bayar’da vardır.
Oturulur ve Seyit Ali’nin Verdikleri hesaplanır! Harcamalar çıkarılır ve Seyit Ali’ye denir ki bize yaptığınız yardımların karşılığı olarak size Sultanhamamı, Yeşildirek ve Eminönü semtlerinde taşınmazlar vereceğiz ve elimizde kalan bakiyenizde 25.000 TL’yi size takdim ediyoruz derler. Kahramanımız Verilen bütün her şeyi kabul ederek ayrılmak üzereyken, Celal Bayar’ın sesi yükselir. “Seyit Ali Bana o parayı bırakırsan ben bir banka kurmak isterim. Sonra seninle yine oturur hesaplaşırız”. Der ve Seyit Ali’de ses etmez, “alın istediğiniz gibi kullanın” der ve çıkar gider…
İşte bu bir Tekâlif-i Milliyedir. Tekâlif-i Milliye hesaplaşmasıdır!
Kuvayı Milliye Anadolu’da halkıyla bunu çok yaşamış ve başarılı olunmuştur!
Gelin, bugün çağdaş Tekâlif-i Milliye neymiş bir bakalım ondan söz edelim!… Hazine bonosu, iç borçlanma, devlet tahvili sözcükleri nedir sizce? Bir bakıma üzeri örtülü Tekâlif-i Milliye değil midir?
Haydi, gelin biraz yakın tarihe göz atalım!
Ecevit hükümetinin Tekâlif-i milliye sözünde durmadığı için batan bir bankayı anımsayalım! Demirbank Devlete yardımcı olmak için satın alacağı devlet tahvilleri için devalüasyon olmayacak garantisi ile alıyor ama 60 gün sonra ülke %300 bulan bir devalüasyonla çatırdayacaktı!
Daha fazla kafanızı karıştırmayayım!
Bu vatan ne zaman sıkışsa sine-i milletine dönmedi mi?
Siz şimdi Seyit Ali’nin devletten ne kadar taşınmaz aldığını merak ediyorsunuz değil mi? Seyit Ali’nin biricik torunu, değerli arkadaşım Mücahit Naci 2000 yılında gayrimenkullerinin ekspertizini yaptırıyor ve 2000 yılının parasıyla 600 milyon dolar tutuyor!
Eee, değerli kardeşimiz sizce ne yapıyor dersiniz!
Yerden 150 cm yüksekliğindeki tapuları bir çuvala doldurup Genel kurmayın kapısını çalıyor!
…
Öyle 10 TL’nle tekâlif-i Milliye olmaz! 10 lira için meydanlarda bağırılmaz!
Yok mu, bu memlekette, batmayı göze alacak? Daha doğrusu devletine güvenecek bankalar, şirketler, Seyit Ali’ler yok mu?
Yokmuş demek ki?