Öncelikli olarak, sorumuzu niçin, “halk ne istiyor ya da halkımız seçimlerden ne bekliyor” diye değil de “seçmen ne istiyor” diye sormuş olduk!
Vallahi de arada çok büyük fark var, söyleyeceklerime dikkatinizi verin!..
Bunu anlamak için aynı soruyu bir yakınınıza, bir arkadaşınıza bir seçmen olarak bir de halk olarak sormayı deneyin!..
İki farklı insan göreceksiniz karşınızda…
Halktan biri olarak sorduğunuzda daima bir genelleme ile karşılaşacaksınız! İdeolojilerden girip, sosyolojilerden çıkacaktır!
Oysa bir seçmen olarak soru sorduğunuz da sorunun direk muhatabı olarak seçimin merkezine kendisini koymakla başlayacaktır!..
Yani Ego bir tık, bir basamak yukarı çıkacak ve oradan cevaplayacaktır. Soru ne olursa olsun cevap şudur!
(A) adlı adayın, egosunun yüksekliğine dikkat çekerek, kendisinin muhataplığının cevapsız bırakıldığını ne yapmak istediğini de anlamadığını söyledikten sonra adayın tekrar tekrar güç zehirlenmesi yaşadığına dikkat çekecektir…
Yani, o vereceği bir oyla kendisini, güçler savaşının tam ortasına taşımaktadır!
O bir oy için saatlerce nutuk çekecek! Hani, bir imkanını yakalasa neredeyse sen çekil, ben idare ederim diyecektir.
Genel kanı daha ziyade yerelde şunu meşrulaştırır!
Bazı insanımız, seçmen olarak çok bir şey istemez görünür, gönüllüdür. Tek bir isteği vardır. Kendisinden başka herkese eşit davranılsın ister. Konuya mütevazı yaklaşır, önce benim işimi yap, sonra diğerlerine bak!
Neyin bedeli olarak?
O şahsına münhasır, iktidara giden yolda indirici darbeyi vuracak olan kerameti kendinden menkul o bitirici oy, onun oyudur!..
Yoktur, öyle bir oy ve daha kimseye nasip olmamıştır ve o oy sana nasip olmak üzeredir. Onun, oyu olmazsa kazanamazsın! Olmazsa olmazındır senin artık…
Ne?
Olmadı mı?
O gece yalvarmaları, gök kubbe duaları, kuyruk sallamaları, o küçücük mini minnacık “ben” merkezli pazarlıklar bitiverir!
Gündüzün ilk saatlerinden itibaren büyük satışlara dönüşüverir! Gözü kararır, ağzı köpürür, yetmedi gözü döner, sap döner, hesap döner, soytarılık bir anda asalet abidesine döner…
Ağzınla kuş tutsan faydası yoktur artık!
O dakikadan sonra o asalet, aslına döner…
Karşı cenahtan sadece bir göz kırpışına erir biter!
100 projeyi hayata geçirsen bile nafile.
İşte, yerel seçimlerde son 10 gün böyledir, transfer piyasası gibidir. Adam adama markajı bilenler alır seçimi!
Niçin, bu kadar basit midir bu?..
Geçtiğimiz seçimlerin tarihine bakın bakalım!
650 yataklı hastane yapacağım dediğinizde sesiniz duyulmaz bile
Kitle pazarlama stratejisi devreye girer! Celepler, cambazlar, bir koyup üç almak isteyenler, toplum mühendisleri, algı operasyonları devreye gireceklerdir!
O yüzden siz, siz olun bir yakınınıza, arkadaşınıza “seçmen gözüyle…” Diyerek bir soru sormayın!..
Akılcığını karıştırmayın!
Hesaplarını şaşırtmayın!
Silivri’nin, neyi, niye, nasıl kaybettiğine bakmazlar! Kendileri kazanacaktır çünkü!..
Süleyman Demirel’in bir sözü geldi aklıma: Barışmasını bilmeyenler, kavga etmesin demişti!