Daha uğurladık bu limandan.
Siz zamana aldanmayın, bir göz kırpması kadar çabuk geçer gider!
Neden, “Sessiz Gemi” başlığı ile yazıyorum bu veda yazısını biliyor musunuz? Gerçekten de sessiz sedasız bir arkadaşımızdı. Kimseyle işi gücü olmadı. Kendi kriterlerinde yaşadı. Hümanist bir insan göster deseler tereddütsüz Muzaffer Kızıltan’ı gösterirdim! “Gösterirdim” dedim, çünkü, bugün uğurladık onu! Sessizce, tıpkı yaşadığı gibi gitti. Uğurlar olsun, mekânın cennet olsun arkadaşım.50 yılı geçmiş bir dostluğumuz, arkadaşlığımız vardı bu elli yıl içinde öyle günler var ki belki, günün bütün saatlerini birlikte geçirir, beraberce dönerken evlerimize, sadece evlerimizin yolu ayırırdı bizi.…
Gün geldi, daha bir yakın olduk. Hem eşlerimizin anneleri hem de Eşimin babası merhum Bahattin Öge ile, Rahmetli Muzaffer Abimizin babası Merhum Mustafa Kızıltan ile yakın akrabalıkları vardı. Bir iki sefer “Bacanak” diyecek oldum. “Olmaz” dedi, “Sen bize damat geldin” demişti. 42 yıldır damat diye seslenmişti bana! Nurlar da uyu değerli arkadaşım…
Siyasi görüşlerimiz taban tabana zıttı. Gece olunca, biz yazıya çıkar, sabah olunca da Rahmetli Mustafa Amca, bizi; gelir karakoldan toplardı. (O yıllarda, Mustafa Amcamız; Adalet Partisi Silivri İlçe Başkanlığı yapıyordu.) Akşam üstü çay bahçesinde takılmalar. “Nerede sizinkiler, babama dua edin” demeler ve gülüşmeler.
Muzaffer’le ne çok anı biriktirmişiz meğer ne güzel anlarımız olmuş! Bugün, hepsi bir film şeridi gibi gözlerimin önünden aktı geçti.
Güle güle güzel adam!
Semih, Sedat, Mehmet, Dündar, Şahin, Kubilay, , Halil, Nazmi, Nejat, Tanker Recep ve Zafer abime selam götür bizlerden. Çay ocağının önündeki masanın müdavimlerine Allahtan rahmet diliyorum….