Gitmeyi, biraz da kendin istedin aslında!..
Burada değildim, son yolculuğunda seni uğurlamaya gelemedim!
Oysa sen bana ne kadar güzel veda etmiştin!..
Koluma girdin, beraberce şu yukarıdaki resmin yanına yürüdük, “Gel seninle bir fotoğraf çektirelim, bunu çok istiyorum, bak melek kızım beni almaya gelmiş, hadi sen uğurla beni…” demiştin!.. Ben gülmüştüm, sen susmuştun…
“Ulan hayatımda ilk defa bir komüniste kanım ısındı o da sensin” dediğinde, “yok be usta, o komünizmin güzelliğindendir” demiştim! “Giderayak beni imansız gönderme imansız!” diyerek takılmıştın!..
Taban tabana zıt görüşlere sahiptik, hemen hemen aynı yaşlardaydık! O, yaşadığı coğrafyanın kaderiyle şekillenmişti. Ben, yaşadığım coğrafyanın…
“Hayatı Bırakma” dedi, başardı da!
“Yaşadıklarımı gördüklerimi bir kitapta toplayacağım, görüp diyemediklerim, bilip söyleyemediklerimi anlatacağım.” Demiştin… Ee, ne oldu sonra usta? Neye gönül koydun? Niye, koyup gidiverdin bizleri!..
Yarın Mevlid-i Şerif’in okunacak! Mekânında huzurla uyu, melekler yoldaşın olsun… Sana, senin bana söylediğin son sözlerle veda edeyim. Hakkını helal et usta!…
“Lütfü gardaşım, bir gün beraber gidelim o mavi masaya oturalım! Bir kadeh rakının peşinde yoldaşın olayım, çok canımı çekiyor bu günlerde” demiştin!.. Yarın o isteğini ben yaparım, bir de bozlak çalarım sana! Ben de seni Şaman Ayini ile göndermiş olurum en azından… Ruhun dağlarda gezinsin koca kurt!..