Seksen yıllık geçmişimi geçirdim gözlerimin önünden. Yok, yok !.. Bir dikili ağacım olmamış.
Dikili çiçeğim olmuş ama. Hem de dört tane. “Dikili” dedimse pek de uğraştırmamışlardı beni. Aldım tohumları elime, savurdum sağa sola. Yüzlercesini hatta binlercesini !.. Çünkü Silivri’nin köylerinde, Anadolu yakasında Üsküdar’da, Çekmeköy’de topladım da topladım. Sitemizin çevresindeki yeşil alanlara serptim avuçlar dolusu. Geçen yıl üç-dört adet bacaksızıyla müşerref olmuştuk. Neyse bu yıl istediğimiz verimi aldık (!) Binlerce tohumdan tam dört tane (!) Biri boyumdan uzun.
Belki adını ilk kez duyanınız var “gülfatma”nın. Kimi yerde “alfatma” da deniyor ona. Bodur “hatmi” ağaççığı ile yakın akraba.
Öyle bakım falan da istemiyor gülfatma, namıdiğer alfatma. Zaten kırda, bayırda kendiliğinden yetişiyor. Anavatanı Batı Asya. Buradan Avrupa’ya, Doğu Asya’ya yayılmış.
Pek çok yararı var Fatmamızın! Soğuk algınlığına, öksürüğe iyi geliyormuş. Kozmetik sanayisinde de hatırı sayılır yer edinmiş. Dolmasını yiyenin tadı damağında kalıyormuş. Doğu Asya’da salataya doğramak âdettenmiş.
Manisa’nın Demirci ilçesinde apayrı bir sektör oluşmuş. Sabah serinliğinde toplamaya çıkan kadınlar kilosunu yaklaşık 50 liradan satıyormuş.
Silivrililer bilir, Gazitepe yolunda Halk Eğitim Merkez binası bulunuyor. Karşısında rengârenk onlarca kök vardı. İnanın akşam üzeri eve dönüşümüzde oraya kadar gidip ruhumuzu birazcık da olsa dinlendirirdik. Şu anda bir tanesi bile yok! Güzellikleri yok etme görevini (!) üstlenmiş bir çoban, tümünü köklemiş. Bir kök bile yok artık. Belki çevreye yayılmış tohumlar yeniden sürer de çevre güzelleşir. O çoban da yine tırpanlamazsa (!)
Diyeceğim; gülfatmayı çok seviyorum ben. En çok da “şarabi”sini ! Haksızlık etmeyeyim, “pembe” si de az güzel değil hani!
Yazımın sonunda bir başka sevdiğim çiçekten de söz edivereyim. Gülfatmayı kıskanmasın!
Gördüğüm zaman, içimde anlatmakta güçlük çektiğim karmaşık duygular uyandıran bir başkası “gündöndü!” Ancak tarlada binlercesinin yan yana durduğu gündöndü değil benimki. Hasat sonrası, taşınma sırasında asfalt kenarlarına savrulmuş bir tohumdan üremiş, kısacık, boynu bükük “gündöndü”. O var ya o !..
Not : Yazım kurallarına çok dikkat ettim. Başlıktaki “mi” soru ilgecinden sonra noktalama kullanmadım.
“Sanayisi” yazdım. Âdet’e şapka koydum. “Gülfatma”yı bitiştirdim. “Silivrililer”e gelen “-li”yapım eki ve sonra gelenleri ayırmadım.
Nasıl ama, fırsatı buldum, dersimi de işleyiverdim (!)