Ana SayfaLütfü Ertürk2 Yıl Önce Bu gün

2 Yıl Önce Bu gün

                    Bu gün 24 Temmuz 2012Kucaklaştık, öpüştük kısacası kutlandık, kutsandık! Hoş, beni bir kutlayan olmadı da…

Kimse beni kutlamayınca 24 Temmuz 1908 tarihine kafayı taktım. Şanlı tarihimizin gerçekleri ile yüzleşelim dedim.

II. meşrutiyet, Osmanlı Devletinde rejime karşı çıkan ilk ayaklanmadır. Bu ayaklanmayı kim bastırıyor? Selanik’te bulanan Hareket ordusu (Mahmut Şevket paşa komutasında) kurmay başkanı Mustafa Kemal

Kısacası II. Abdülhamit tahttan indirilerek yerine V. Mehmet Reşat geçirildi. Çıkarılan bu isyanların arkasında kim var?

İttihat ve Teraki!

Nedir bu İttihat ve Terakki?  O günün görüşlerine göre, batı siyasi düşünce teorilerini İslami model ile uyuşturma düşünceleri. “Hürriyet” sözcüğünün çokça söylendiği bir dönemdir. Bu günün şartlarında değerlendirirsek, kimine göre  “Ergenekon” kimimize göre “Ulusalcılar” diyebiliriz. Çoğunluğunu milliyetçilerin oluşturduğu ve içinde Fransız komününden etkilenen aydınlarında bulunduğu bir teşkilattır. Kısacası, ciddi olarak ilk sol söylemlerinde başladığı garip bir partileşme diyebiliriz. Bir şey daha ekleyelim. Şanlı Tarihimizin de ilk Askeri Müdahalesidir.

 

Selanik’ten Hareket Ordusuyla İstanbul’a gelen Mustafa Kemal İttihat ve Terakki ile ilk temaslarını yapmaktadır. Aynı zamanda İttihat ve Terakki’nin görüşlerini beğenmekte ve onaylamaktadır. Başta Harbiye Nazırı Enver Paşa ile görüşmekte ve İttihat ve Terakkinin toplantılarına katılmaktadır. Bazı kaynaklara göre de; Mustafa Kemal İttihat ve Terakki’nin hiç üyesi olmadı. Sadece dışarıdan destek veriyordu. Enver Paşa ile derinden görüş ayrılıkları vardı. Yine de desteğini veriyordu.

Şimdi sorabilirsiniz, CHP Bunun neresinde? İşte Tam da burada başlıyor!

İttihat ve terakki, Mondros mütarekesinden kısa bir müddet önce anlaşılmaz bir şekilde kendisini fesih etme kararı alır. 1918

19 Mayıs ruhu ve Mustafa Kemal…

İttihat ve Terakki’nin çalışmalarını yakından takip eden Mustafa Kemal Anadolu’ya açılmadan önce yeni bir Parti kurmanın da çalışmalarına başlamıştır. İşte bu Parti, CHP’nin İlk temel taşları olan partidir. İlk kurultayı da 4 Eylül 1919 Sivas kongresinde yapılmıştır. Kurtuluş mücadelesine katılmış Anadolu’nun ve Rumeli’nin çeşitli yörelerinde kurulmuş çeşitli dernekler, Anadolu ve Rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti adı altında birleşmişlerdir. CHP’nin resmiyetteki ilk kuruluşu budur. Amaç, kurtuluş savaşını örgütlemek ve yönetmektir. “Devlet kuran parti” sözü de buradan çıkmıştır.

9 Eylül 1923, Cumhuriyet Halk Partisi; Mustafa Kemal tarafından Halk Fırkası adıyla bir kez daha kurulacaktır. 20 Kasım1923 tarihinde; kurtuluş savaşını örgütleyen ve yöneten Anadolu ve Rumeli müdafaa-i hukuk cemiyeti, yeni kurulan Halk Fırkasına katılacaktır… Neden ikinci kez bir parti kuruluşuna gerek duyuldu acaba? 14 Haziran 1926 Tarihinde gerçekleşen ve 13 Temmuz 1926 tarihinde 13 kişinin idamı ile sonuçlanan İzmir suikastına kadar gider ve hiçbir zaman tam olarak aydınlığa kavuşmamıştır…

Parti’nin adı 10 Kasım 1924 tarihinde Cumhuriyet Halk fırkası, Benim de hayranlık duyduğum 1935 kongresinde de (4.Kurultay, daha önce iki kez kaleme aldım) Cumhuriyet Halk Partisi ismini almıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi 1927 yılında bir kez daha sarsılır. Çünkü rüşvet ve imtiyazlar, halkı canından bezdirmiştir. 2. Kurultay 15 Ekim 1927 Mustafa Kemal Büyük Nutkunu 15 Ekimde okumaya başlayıp 20 Ekimde bitirecektir. Evet, Mustafa Kemal Partisine bir kez daha yön ve intizam vermiştir. Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik, Laiklik partinin 4 temel ilkesi olarak benimsendi. Yeni Türkiye Cumhuriyeti İrtica ve bölücülüğe karşı korunacaktır. Yıl 2012, gelinen nokta da biri iktidardadır ve diğeri de kendi savaşını vermektedir.

Yıl 1931, Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri de tüzüğe işlenerek 6 ok partinin simgesi olarak belirlendi.

1935 yılına gelindiğinde 4. Büyük Kurultay gerçekleşecek ve CHP yeni ufuklara doğru yol alacaktır. Şimdi müreffeh bir Türkiye’nin temelleri atılmaktadır. İzmir’de Her şey değiştirilmiş Yeni bir CHP ortaya çıkmıştır. Ne yazık ki sadece 3 yıl sürecektir.

1939- 1950 yılları arası “Zor Yıllar” olarak nitelendirilen dönemdir. 1925 yılında çıkartılan bir kanuna dayandırılarak Atatürk’ün Portresi paralardan kaldırılarak yerine İsmet İnönü’nün portresi konulacaktı. Daha da acısı, 1936 tarihinde, önce kökleri Eğitim Kursu ve daha sonra Köy Mektebi Muallimleri, mekteplerine dayanan 17 Nisan 1940 tarihinde, dönemin MEB Hasan Ali Yücel tarafından Köy Enstitülerine dönüştürülen meslek okullarına İsmet İnönü: “Kitap mermi Gibidir” sözü ile taraf olduğunu gösterecektir.

1943 yılına gelindiğinde, Enstitülere; ilk tepkiler meclisten yükselir. “ Bunlar yetiştiklerinde bizim kafamızı keserler” sözleri ortalıkta dolaşmaktadır. Oysa, daha mezun bile vermemiştirler.

İnönü, yandaşlarının baskılarına daha fazla dayanamayarak, Hasan Ali Yücel ve İsmail Tonguç’u görevden alarak M.E. Bakanlığına Reşat Şemsettin Sirer’i atar. Yıl 1947’dir ve tüm Köy Enstitülerinin kuruluş özellikler ortadan kaldırılarak sıradan köy okulu haline getirilir. Artık, İnönü’nün sırtından yük kalkmıştır.

İşte bu dönem, sağcılara yaranmak ve CHP yeniden toparlamak için, okullara din dersi ve İmam Hatip Okullarının açılma dönemidir.

Demokrat Parti, 27 Ocak1950 tarihinde Köy Enstitülerini tamamen ortadan kaldıracaktır.

Bu kısacık dönemde Köy Enstitüleri, 1398’i bayan ve 15943 erkek, toplam 17943 öğretmen yetiştirmiştir. Yine bu okullarda 7300 sağlık memuru, 8756 eğitmen yetişmiştir.

Sovyetlerin Motreux (Montrö)  sözleşmesini tanımaması ve boğazlarda söz hakkı istemesiyle Telaşlanan Genç Türkiye Cumhuriyeti, Amerika’nın kucağına doğru yol almaya başlayacaktı. 5 Nisan 1946 tarihinde Amerika’nın savaş Gemisi Missiouri Türkiye’yi ziyaret edecekti. Amerikan hayranlığımız ve Küçük Amerika hayalleri;1946’larda başlamış olacaktı

Siyasi hayatına bir Halk Kurutuluş Ordusu ile başlayan (4 Eylül 1919) ve devlet kuran partinin, kendi kendini yok eden bir parti haline gelişini yazdım.

Kısacası şimdiki siyasilerimiz, iç içe geçmiş iki CHP’nin hangi kanadını seçiyorlar. Nereden bakıyorlar? Yoksa bir zamanların meşhur sözü; “Ortanın Solu”  ile hiç gerçekleşmemiş ve gerçekleşmeyen bir sol siyasetin arkasındalar mı?

Niçin mi yazdım bunları? Hiiiç… Ben Anlamam toptan tüfekten / Ben anlamam taştan yürekten/  Hiç anlamam Entegre CHP’den!

 

Bu günün notu: Bu yazıyı 2 yıl önce kaleme almıştım.  2 yılda ne hale geldik! Basın özgürlüğüne ithaf olunur: “Ekmek için Mısırdan Un ithal eder hale geldik”. Ben diyeceğimi yine derim sen ne anlarsın, nasıl anlarsın? Bilemem.

Bana kırmızı çok yakışıyor…

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

İlgili Yazılar