Kişiliği oluşturan temel taşların karakter ve huylar olduğu söylenir hep.
Ben karakterin kişiliğimizin bir parçası olmadığını, hayatımızda kişiliğimizi örtmek ya da beslemek için kullandığımız roller olduğunu düşünürüm. Bence ‘kişiliktir’ esas ve gerçek olan. Her şeyden arındıktan, rolleri unuttuktan sonra dönüşeceğimiz özümüzdür. Vicdanımızdır kişiliğimiz. Davranışlarımızı ve eylemlerimizi karakter kelimesi altında sahipleniyormuşuz gibi gelir bana.
Bazen öfkeliyizdir, bazen kırılgan, bazen duyarsız, bazen sessiz, bazen de acımasız.
Bazen de unutkan.
Unutmakta bir roldür zaman zaman. Bazen, unutmak gerektiğini de biliriz.
Hangi özelliğimizin sürekliliği var! Yaşamımızın içinde günden güne değişip, renkten renge dönüşmüyor mu?
Davranış biçimlerimiz mi belirler karakterimizi yoksa karakterimiz davranış biçimlerimizi? Yolumuzu davranışlarımız mı çizer, yoksa karakterimiz mi? Tabi ki ‘kaderimiz’ de var. Ama bu duruma onu hiç karıştırmıyorum. Böyle yol alıyoruz ve yollarımızı bu doğrultuda belirliyoruz. Alacağımız yola göre karakter rollerini mi değiştiriyoruz?
Kendimden örnek vermek gerekirse, hayatımda hiç mavi boncuk dağıtanlardan olmadım. Gri giymedim mesela renkliyi de çok sevmem, ya siyahtır gömleğim ya beyaz. Kimilerine göre patavatsızımdır, kimilerine göre de fazla dik geldim… Bu durumumdan ötürü kayıplarım da oldu kazançlarım da. Kimilerine göre hoş gelen, kimilerine göre acımasızdı. Bu durum da onların karakter rolleri ile alakalı muhtemelen.
Bazı insanlar karakter tahlili yaptığını söyler. Ben buna da pek inanmam. Yapılan hesaplara, beklentilere, farkındalıklara ve karşısındaki insanın zafiyetine göre değişebilir karakter. Aslında karakter hayatın renkten renge dönüşen bukalemunudur. Renkleri sevenler için de yanılgının başlangıcıdır. Renklidir, caydırıcıdır, başdöndürücüdür.. Yaz getirir, kafesler kırılır, kuşlar havalanır, tüm tonlarını yaşarsınız hayatın. Siyahla beyazı unutursunuz.
Oysa kişilik öyle midir?
Kişilik, yaşam süreci içinde yavaş yavaş oluşur ve birdenbire değişmez. Kişilik, sürekli, tutarlı davranışların bütünüdür.
Çok sevdiğim bir hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum.
Sınıf, öğrencilerin gürültü patırtısıyla sallanırken sert görünümlü hoca kapıda belirir. İçeriye kızgın bir bakış atıp kürsüye geçer.
Eline tebeşir’i alıp tahtaya yazmaya başlar.
(1) Bu ‘kişilik’ tir. Hayatta sahip olacağınız en değerli şey.”
Sonra (1)’in yanına bir (0) koyar. “Bu, ‘başarı’ dır. “ der.
Başarılı bir kişilik (1)’i (10) yapar.”
Bir (0) daha… “Bu, tecrübedir. (10) iken (100) olursunuz.
Sıfırlar böyle uzayıp gider. Yetenek, disiplin, Sevgi eklenen her yeni (0)’ın, kişiliği 10 kat zenginleştirdiğini anlatır hoca…
Sonra eline silgiyi alıp en baştaki (1)’i siler.
Geriye bir sürü sıfır kalır. Ve hoca şu yorumu yapar;
“Kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir’’.
Sevgiyle kalın.