Ana SayfaLütfü ErtürkSarhoşum ah düşünmekten

Sarhoşum ah düşünmekten

Mübarek üç aylarda getirdiğim konuya bak değil mi?..Hani, ben de yeri geldi diye söylüyorum! Gidin için diye söylemiyorum…

İnanmayacaksınız, biliyorum ama yine de söylemeliyim! Ben, içkiye sirkeyle başladım iyi mi? Gülmeyin, doğru diyorum!  Fenerköyündeyim, teyze oğlum Fahrettin ile bir köy düğünü seyrediyoruz. Kol kola girmiş bir sürü genç ortada davul zurna oynuyorlar. Oyunda ne oyun ama en baştaki gencin elinde bir mendil, sallıyor; savuruyor, mendil havada iki dönerken, delikanlı üç dönüyor. Dönerken de ayaklar burgu yapıyor, yere iniyor, bir daha sıçrıyor. Ama her seferinde ayaklar denk düşüyor!İçki şişesi ortada geziyor. Biri çekiyor, iki leblebiyi ağzına yetiştiriyorlar. Diğeri alıyor şişeyi…İki kuzen bakıştık, ceplerimize saldırdık 4 lira, bilemedin 5 lira çıktı.

12 yaşındayım, doğru Fahri Amca’nın (Ceylan) bakkal dükkânına dayandık tezgâha; boyumuz, tezgâhla bir zaten!..

-Söyleyin be delikanlılar diyerek, gürledi Fahri Amca

– Şarap istiyoruz,

– Şarap içeceksiniz! Ooff ooofff maşallah size be! Nasıl olsun şarabınız? Alın bakalım, ben size beyaz şarap vereyim! Nerede içeceksiniz?

-Alâbayırın orada,

– Aman çocuklar yola mola çıkmayın elinizdeki şarap çok serttir ona göre!..

Kapıdan zor attık kendimizi dışarı! Ulan adam ne yumuşak davrandı, bağırmadı da bize iyi mi?.. Sevinerek, sardırırsın Beşpınarın yanından doğru Alâbayırın tepeye. Mezarlığın arkasından dolanarak gittik, bir bağın içine oturduk. Köklerde en azından yiyeceğimiz üzüm var. Bir cepte ayçiceği almışız! Çıkarken bize tembihliyordu Fahri Amca, “sakın gazetesini atmayın, çakmasın kimse” diye! “Aman” diyor, benim kuzen de “dikkatli ol şişe görünmesin.” Öyle ya da böyle diktim şişeyi kafaya! Birinci yudum yardı geçti, ikinci yudum tıkadı zaten aksır tıksır gözlerden yaş geliyor. Ağlamaklıyım!.. Kuzen lafı sokuyor, “daha ilk yudumda derbeder oldun içme sen bunu,” okkalı bir küfür sallayarak uzatıyorum kendisine. Bak, böyle içilir dercesine asılıyor, uzun bir yudum alıyor. O ne? Hani bir şarkı vardır, “gülmek için yaratılmış, gözlerde yaşlar niye” benim halimden beter. Şişeyi uzatırken, “Fahri Amca haklıymış ama keşke vermeseydi bundan, çok sert şarapmış.” diyor. Çekirdek çitliyoruz. Üzümleri tozuyla, toprağınla yutuyoruz. “Kuzen, Bir kere daha çek bakalım nasıl olacak?” diyor. Ben de çekiyorum! Çekiş o çekiş, midemden direk karşıya fırlıyor içtiğimiz şey. Bu sefer midemin içi yanıyor kıvranıyorum, kuzen sesleniyor, “üzüm ye üzüm ye!”

Şişeyi aldım elime başladım üstündeki kâğıdı açmaya! O ne? Köçek üzüm sirkesi yazıyor!

“Vay” çekiyoruz ikimiz birden! “Gömelim şişeyi gidelim, kimseye bahsetmeyelim” diyorum. Kuzen, “yok, yanlışlık yapmıştır, geri götürelim” diyor, gidiyoruz. Dikiliyoruz Fahri Amcanın karşısına, Fahri Amcanın bıyıklarının altından alaysı bir gülüş atıyor bize:

-İçtiniz mi bre çocuklar! Kuzen atılıyor,
-İçemedik, sirke çıktı şişeden, değiştir bunu, şarap vermemişsin bize! Yanlışlık oldu sanırım…

Fahri Amca, kuzene dönüyor;

-Adaşım be, hadi verdim ben 4 lira için şarabı size! İçtiniz, sarhoş oldunuz. Başınıza bir iş geldi, ben ne derim sonra Kamalı ’ya, (Kamalı, kuzenim Fahrettin’in babasının lakabı) ulan veletler, siz; bize hısımlığı mı bozduracaksınız!.. Defolun çabuk.” diyerek, bizi bir güzel kovaladı!…

Yani biz, ilk sarhoşluğunu sirkeyle yaşamış insanlarız!

Allah, gani gani rahmet eylesin Fahri Amcamıza! Nasıl güzel bir ahlak ve ne güzel bir hayat dersi verdi bize…

Şimdilerde bakıyorum. Öyle kişi bazında değil üstelik, topluluk bazında sıvılaşmış insan toplulukları hasıl oldu halkın içinde!.. Sabah, milliyetçi, muhafazakâr kalkanlar, öğleye doğru iyice softalaşıp Cuma tebriklerini, kandil kutlamalarını yapıp, hayırlı işlerini diledikten sonra akşam beş çayına Atatürkçü girip, akşam rakının başına daha oturur oturmaz, “ne olacak bu memleketin hali” deyip, masadan kızıl komünist kalkma sanatını kendine düstur edinenlerin sayısı artık sayılmayacak kadar fazlalaşmıştır. Yukarıdaki Fahri Amca örneği çok ayrı bir nüans içermektedir. Edimlerine bağlı kalmak, Fahri Amcanın 50 yıllık hayatını kurtarır, esnaflığını kurtarır, insan ilişkilerini kurtarır. İki çocuğun hayata bakış açısını kurtarır! İki çocuk, gün gelir toplumları kurtarır… Bulabilirseniz bir Fahri Amca (Ceylan) daha gözü kapalı belediye başkanı yapın!.. Oda başkanı yapın, dernek başkanı yapın… Nüfus kağıdını alamazsınız cebinden. Vermez kendini üçe beşe yediye… Bizler, “Ne olacak bu memleketin hali diyerek içerken” sıvılaşmış toplulukların matematiği ile kesişmez bizim yollarımız… Onlara içmekte yakışmaz, beceremediklerini çok gördüm!…  İçki masaları, fazla hesap peşinde olanlara erken kapanır!… Nefret ettiğim bir söz vardır ki sağlaması bile yapılmaz! “Bize ne verecekler!” diyenlere “karşı duranlar birleşin!” diye bağırmak geliyor içimden…

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..