“Yalnız git, yoldaş olma yüzsüze,
Selam verme erkansıza yolsuza.”
Ne de güzel söylemiş Karacaoğlan.
Değerlerimiz yüzsüzlerle unutulmuş. Değerler ters yüz olmuş.
Yüzsüzlük nedir? Yapılmaması gereken bir davranışı yapmak ve bundan utanmamak değil midir?
“Yavuz hırsız ev sahibini bastırır. ” özdeyişini hepimiz biliriz.
Adam eşyasını sırtlandığı evde yakalanmış ama var gücüyle bağırıyor. Öyle ki, olayı biraz uzaktan seyredenler bağıranın ev sahibi, diğerinin ise hırsız olduğunu zannediyor.
Aynen o misal.
Pişkinlik, laf cambazlığı, arsızlık, utanmazsızlık ne men em şeymiş meğer. İnsanların hiçbir şeyden sorumluluk hissetmeyebilecekleri ve yüzleri kızarmadan rahatlıkla itiraf edip birde suçsuz insanı bile suçlu gösterebilmekmiş.
Aman kardeş… Özrümüz kabahatimizden büyük olmasın. Utanmayı, sıkılmayı, arlanmayı nerelerde bıraktık. Utançtan bize, utanmaktan utanır olmak kaldı sanki.
Ne kadar yüzsüz olursa olsun ne de olsa insandır ve insan yüzü de deri ile kaplıdır, çok nadir de olsa kızarırlar, bozarırlar diye düşünürdüm ama maalesef öyle olmuyor. Gurura yenik düşmektense yüzsüzlük yapıp kazanmak daha iyidir diye düşünüyorlar sanırım.
İnsan, yaptığı işin utanç verici ve pişkinliğe sığmayacak bir iş olduğunu biliyor veya onu öyle kabul ediyorsa, başkasına karşı değilse bile, hiç olmazsa kendine karşı saygısını yitirmemek için durumu olduğu gibi kabullenir ve o işin utanç verici olduğunu itiraf eder.
Neredeee! İtiraf var da utanç yok.
Utanma duygusunu bazı sözlükler şerefsiz, onursuz veya gülünç duruma düşmüş olmaktan duyulan üzüntü diye tanımlıyor. O zaman utanmazlığı da şerefsiz, onursuz veya gülünç duruma düşmekten üzüntü duymamak olarak ta biz tanımlayalım.
Pişkinliğe gelince; o da, nezaket ve saygı kurallarını bir yana bırakarak işini yürütmekten çekinmemek olarak tanımlanıyor. Böylece utanmazlık ile pişkinlik arasındaki bağda daha açık bir şekilde ortaya çıkıyor.
Utanacak bir duruma düşmekten çekinmeyen biri, o durum içindeyken göz göre göre işini sürdürmekten de rahatsızlık duymuyorsa, biz o kişinin hem utanmaz, hem pişkin olduğunu söyleyebileceğiz demektir.
Özetle, hırsız arsız arkadaşlar. Arsıza arsız demekten biz yorulduk. Sussak yazmasak içimize sindiremiyoruz. Yaşananlar ne ilk ne de son olacak. Bugün bu kadar olmaz ki dediğimiz şeylerden fazlası var.
Bizimkisi biraz değil “ÇOKÇA ARSIZ” galiba. Yavuz hırsız ev sahibini bastırır atasözünü değiştirip “HIRSIZIN ARSIZI YIKIP HARAB EDERMİŞ KÖYÜ” demeli mi acaba ?
“Yüz versen, yüz daha isteyen yüzler bilirim.
Yokuşu olmayan düzler bilirim.
Dünya öküz üstündeymiş, bilemem
Yalnız; dünya üstünde çok öküzler bilirim.”
Necip Fazıl KISAKÜREK
Sevgiyle kalın.