Ana SayfaSilivri ÖzelSilivri’deki Nevizade

Silivri’deki Nevizade

İstanbul’da meyhane demek, Nevizade demektir.

 İstanbul akar Nevizade’nin meyhanelerine. Topu topu bir sokaktan ibarettir Nevizade. Ve akşamları koca bir sokak meyhane olur Nevizade…

Uzun yıllardır, Silivri’mizde de bizlere bu konuda hizmet veren bir mekânımız var.

Sessiz sedasız, kendi halinde, kendi çapında bir mekândır Piyata…

Adını İtalyancadan almış! Tabak” demek. Ama “dolu tabak” anlamındadır. Peki, tabakları dolu mu? Hem de nasıl! Hesapsız dolduruyorlar ve hesabınıza yansıtmıyorlar…

İşletmeyi, hepimiz bilmekteyiz. Kazım Koyuncu yürüyüş yolunun başlangıcında, yaz kış hizmet veriyorlar…

Yeni sezonun hazırlıklarını yapıyorlardı.  İşletmenin sahibi Aydın Topçu. Babadan dost, dost canlısı bir kardeşimiz. Mekândaki değişiklikleri görünce bayıldım. Sezon başı olmasına rağmen içerisi tıklım tıklım doluydu.

Biraz Çiçek Pasajının, biraz Nevizade’nin atmosferini yaratmışlar. Diyorum ya! Bayıldım. İçeride bir ahenk var, öyle bir müşteri profili oluşmuş ki dışarıdan baktığınızda, sanki hepsi sözleşmiş gibi orada. Bütün masalar birbirine benziyor. Mis gibi midye tava ile bir biranın keyfini hiçbir şey vermez diyorsunuz.

Mustafa şefimiz önünüze birkaç halka kalamar bırakıyor, “müesseseden”  deyip, geçiyor yanınızdan.  Bu daha başlangıç, Mustafa kardeşimiz işinden keyif aldıkça dağıtıyor da dağıtıyor.

Az ötede üç üniversiteli genç oturmuş demleniyorlar. Mustafa’da başlarında, bir dilim kavun yapmış “müesseseden” diyor. Aydın Kardeşimle göz göze geliyoruz, gülümsüyor “yapacak bir şey yok “ diyor. Mustafa bu!

Belki 20 yıldır görmediğim Fikret arkadaşıma rastlıyorum sarılıştık, sıkı çocuktur. Dedim ya, tek başına Çiçek Pasajı gibidir Piyata. Ya da koca bir sokağı kucaklamış gibi olmuş size bir Nevizade…

Dip masamızda, iş adamları derin sohbet içindeyken, karşımızda iki bayan arkadaş var. Bir başlarına oturmuş, dertleşiyor ve kadeh tokuşturuyorlardı.

Yazdan kalma bir hava var. Akşamın gölgesi düşüyor yavaştan, sahildeki evlerin camlarına… Martılar son çığlıklarını atıyor. Mustafa’nın sipariş çığlıklarına karışıyor sesleri. İnceden bir müzik takılıyor dudaklarımıza…

“Salkım salkım tan yelleri estiğinde / Mavi patiskaları yırtan gemilerinle.  / Uzaktan seni düşünür, düşünürüm İstanbul.

Her şey ve herkes sözleşmiş gibi burada… Hepsi birden, İstanbul’u yaşatıyorlar bize. Mavi Kasabanın yitip giden hikâyeleri geliyor aklıma “yazmalıyız” diyorum. Şerefe kalkan kadehler parıldıyor gecenin içinde…

Piyataya bakıyorum. Elimizde kalan son kaleymiş gibi geliyor bana.

İnsanlar, mutlu gülümsüyor. Şefimiz Mustafa’ya bakıyor, gülümsüyorum. Mirasyedi gibi dağıtıyor mezeleri, “bizden” diyor dağıtıyor, “benden” diyor dağıtıyor.  Kalkmak üzereyiz, elinde bir “yolluk” kapmış geldi. Bu da  “benden” dedi.

Hesabı istedim. İnanamadım. Aydın’ı aradı gözlerim. Gözleriyle sordu “Hayırdır” dedi. “Kurtarıyor mu?” dedim, gülümsedi…  Babana rahmet dedik, çıktık…

Evet, Silivri’nin son kalesi gibi Piyata! Gölgemiz kalsın, istiyorum içeride. Her birimizin gölgesi… Ertesi gece, birimizden biri mutlaka gider, buluşur anılarımızda.

Bizim olsun, “Bizim Piyata” yapalım. Mustafa şefimizin dediği gibi olsun. Piyata bizden olsun… Gidin görün! Gönlünüze göre bir muhabbet, muhabbetinize eşlik edecek bir lezzet, mutlaka bulacaksınızdır.

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

Seçmen Ne istiyor?..

İlgili Yazılar

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

Seçmen Ne istiyor?..