Ana SayfaLütfü ErtürkBağlı Hayatlar

Bağlı Hayatlar

Nisan sonları ama hala soğuk gidiyordu günler. Dışarıda yağmur yağıyordu, rüzgâr da vardı. Rüzgârın şiddeti ile yağmur camlara çarpıyor sonra yavaş, yavaş aşağıya doğru süzülüyordu…Gözlüklerin üzerinden cama takılı kalmıştı bakışları. “Eskiden havalar böylemiydi.”  Diye iç geçirdi. Daha mart ayında çıkarlardı kırlara. Annesinin hazırlıkları geldi aklına gülümsedi.

Sonra beyaz elbisesini hatırladı üzerinde kırmızı kirazlar vardı. Yine beyaz olan ve kirazlı bir şapka ile tamamlamışlardı kıyafetini.  Elini salladı. Sanki hayallerini gözünün önünden kovalamak istermiş gibi bir hali vardı.

Yine acı bir tebessümle gerildi dudakları. Dudaklarının kenarındaki kırışıklar artık üçerli dalgalar yapıyordu. “Rahmetli babacığım, ne çok kızmıştı anneme! Bu elbiseyi el kadar çocuğa nasıl uygun gördünüz anlamadım” diyerek dert yanmıştı. Oysa elbiseyi, 14 yaşında bir kız çocuğu için dikmişlerdi.

Hıdırelez kutlamalarına gittiklerinde yine böyle bir yağmura tutulmuşlar, eve gelene kadar yağmur iliklerine kadar geçmişti. Elbise ince bir tül kumaştan olduğu içinde yağmurda üstüne yapışmış neredeyse vücut hatlarını ortaya çıkarmıştı.

O günü hiç unutmuyordu. Babası kapıda karşılamış, onu öyle görünce deliye dönmüştü.  Elbise babasının elinde kalmış, zor kaçmıştı odasına. Annesinin çığlıkları, babasının haykırışları arasında kayboluyordu.

Gözleri dolmuştu. Birden karşı kaldırımdan sokağa doğru seğirten adamı gördü. Hüzün bir anda neşeye bürünmüştü.

“ Ulan Recep, aynı yaştayız seninle. Ne buldun bu içkide bu kadar, ne vardı bu kadar içecek.” Diyerek iç geçirdi. Gözlerini tavana dikerek inceden bir hesap görmeye çalıştı. “ 57yaşında olmalı” diye noktayı koydu. Aynı yaştaydılar. Recep ile ilgili bir anı var mı diye hafızasını yokladı.

Gençken yakışıklıydı bu Recep, annesi doğumda öldüğü için Recep annesiz büyümüştü. Okulu def-i bela bitirmiş. İlkokuldan sonra babası kunduracı Rafet’in yanına vermişti. Recep, babadan çok ustasıyla daha çok yakınlaşmış onu baba bellemişti. Rafet, zamanında Nazım Hikmet’le aynı koğuşta kalmışlığı olan bir muhteremdir. Sahaflarda ne kadar Nazım hikmet kitabı varsa alır, toplar dükkâna getirirdi.  İşte bu Recep, o kitapları okur onlarca Nazım hikmet şiirini ezbere bilirdi. Kasabanın entellerinin meyhanelerde kafaları dumanlandıkça Nazım hikmet şiiri okuturlar karşılığında rakı ısmarlardılar. Bu yüzden Recep, asla tek meyhane de gecelemez birkaç meyhane gezerdi.

Tekrar gülümsedi.

O kadar sarhoş gezdiği halde kimsenin tavuğuna kış dememişti.  Bu sefer sesli güldü; “ Ulan Recep kafayı çekince önünü göremiyorsun da bizi nasıl görecektin” diyerek kıkırdadı.

Yağmur dinmiş, insanlar sokağa çıkmaya başlamışlardı. Beyaz eşya yüklü kamyonet,  suları yararak hızla geçti. Arabanın arkasından uzun, uzun baktı. İlk defa gülümsemedi. Yüzü düştü, “bok herif” diye söylendi arabanın arkasından…

O zamanlar daha 24 yaşındaydı. İki yıl önce çeyiz düzme arzusuyla aldıkları çamaşır makinesinin yeni modelleri çıkmıştı. Halası kendisine durmadan kısmet arıyor. “Çamaşır makinesini bile aldı” diyerek, reklamını yapıyordu. O yıllarda 24 yaş, oldukça ilerlemiş yaş olarak görülürdü.  Bir gün, halası yanında yabancı bir kadınla oturmaya gelmiş,  ulu orta söyleyivermişti. “Çamaşır makinesi bile alındı” diye.  Kadın kendisinden çok makineye ilgi göstermiş makineyi incelemişti. “Yeni modelleri çıktı” deyip kestirip atmıştı. Kadın gittikten sonra halası demediğini bırakmamıştı kendisine. Zorla Beyaz eşyacıya gittiler. Makineyi, dükkânlarından aldıklarını; hiç kullanmadıklarını, çeyizinde beklettiklerini söylediler. Dükkân sahibi önce yılışarak yüzüne bakmış sonra ”O makine seninle yaşıt artık” diyerek dalga geçmişti.  Makine annesine devredilmiş,  kendisine yeni bir çamaşır makinesi alınmıştı. Ondan sonra bu olay dört defa daha yaşandı.

Sokağın sonunda kaybolup giden arabanın arkasından söylendi. “33 yıl geçti, 33 model değişti gelen giden olmadı” diye iç geçirdi.

Aniden irkildi, Recep bir türlü gidemiyordu. Bir o kaldırıma vuruyor kendini, bir bu kaldırma! Yürüyemiyordu,  “ Recep, mecalin bitene kadar niye içersin ha Recep “ demeye kalmadı, Recep boylu boyunca uzandı suların içine. Kalkmak istiyor, yapamıyordu. Arabalar geçtikçe, Recep soğuk duş alıyordu, yattığı yerden. “ Ezilecek” dedi.

Babası öldükten sonra evlerine ilk defa bir erkek giriyordu. Kuzinenin arkasında uyuyan Recep, olanlardan habersizdi.

“Recep, Çamaşır makinesi ilk defa sana kısmet oldu. Bakalım bundan sonra kısmetinde neler var” diyerek dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme ile mutfağa yöneldi.

 

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..