.
Dur durak bilmeden, günlerce çalışarak…. Yepyeni bir tüzük için ilçelerden, beldelerden, hatta belediyelerden başlayarak oluşturulacak bir çalıştay ile gerçekleştirilmeli diye düşünüyorum!…
Ne diyor, Sayın Muharrem İnce? “Bu burada bitmez” diyor! “Biz daha yeni başladık” diyor!
Nasıl söylüyor bunları?… Öfkeyle söylüyor, adeta savaş çığlığı atarak söylüyor. Meydan okuyarak söylüyor… Ticari kaygılarını dile getiren bir tüccar telaşı içerisinde söylüyor.
Endişesi nedir? CHP mi? Halk mı? Kendisinin geleceği mi?…
Peki, niçin böyle söylüyor? Liberal düşüncenin son vagonuna yetişmek için söylüyor!…
Peki, CHP’nin nasıl bir yerde olduğunu söylüyor mu?
Cevap çok basit: kendisinin ortaya koyacağı bir kurtuluş reçetesi yok ama CHP’nin içine düştüğü neoliberalizmden medet umuyor. Kumar ekonomisi olarak bilinen finans saltanatının yıkıldığını görebilse sesini yükseltmez, hırslanmaz parti içi muhalefetini bu yönde yapardı. Asıl programı olan devletçiliği çoktan terk etmiş olan (Kamulaştırma ve üretime yönelme) Parti epey bir süredir halktan uzaklaşmış ve liberal reçetelere meyilli bir görünümdeydi. Bu öyle 3-5 yılın getirdiği değil en az 50,60 hatta 70 yılın eksen kaymasıydı!
Liberalizmi yenilikçi görüyor, Kemalist çizgiden uzaklaşıyordu!…
Çünkü CHP, “orta gelir tuzağına” yakalanmış, neoliberalizmi kurtuluş olarak kabul etmiş bir görüntü vermektedir. Yani elinde ekonomik bir reçete oluşturup, kamulaştırma ve üretimi canlandırma politikalarını güçlendireceğini anlatsa, özelleştirmeye karşı duracaklarını anlatsa, açık ara kurultayı kazanır. Kılıçdaroğlu gitsin de ne olursa olsun mantığı ile olmuyor işte! Somut atılımlar bekliyor ülkemiz…
Ya o ne yapıyor? Delege sisteminin adaletsizliğinden bahsediyor! Hepsi bu!
Şimdi bakalım CHP’nin 95 yıllık tarihsel sürecine!… Delege sistemi ne zaman başlıyor? 1941’de kısmi ve 1946 sonrasında ilçe örgütlerinden başlayarak tüm kurultayların çalışma sistemi olarak benimseniyor!
Sistemden şikâyetçiler! Ne zaman?…
Kongreleri kaybettiklerinde!… Bilmiyorlar mıdır ki? Delege sistemi partilerin önünde artık bir takoz vazifesi görmektedir. Adam kayırmacılık modelidir; şehircilik, aşiretçilik sistemidir!… Peki, kongreler başlamadan bu sistemin değiştirilmesi gerektiğini bilmezler mi? Bilirler ama herkesin işine gelir! Ta ki kongre kaybedene dek susulur!…
Ben bir şey hatırlatmak istiyorum! Parti tüzüğü 1935’ten bu yana tıpkı hükümetler gibi yasayla değil de kanun hükmünde kararnameler gibi ek maddelerle revizyona gidilir. 2012, 2014 ve 2016 yılları arasında peş peşe 46. 47. 48. Maddelerde revizyona gidilmiş! Ya, kimse okumadı mı? Ya da Kimse sormadı mı? Geçtik, kimse yayımlamadı mı? Duymadınız mı? Görmediniz mi? Saydığımız maddeler delege sisteminin gelişmesi üzerine konuşlandırılmış maddelerdir. 2012’den beri Sayın İnce bu partide miydi?…
Kongre sonrası konuşmalara bakınca o meşhur söz aklıma geliyor:
“Kazananın değişmesi için önce kaybedeni değiştirmek gerek” (!) sözüne olan hayranlığımı belirtmek isterim!…
William Blake’nin bir sözü beni teyit etmektedir. “Gerçeği söylüyorsam, amacım onu bilmeyenleri ikna etmek değil; bilenleri savunmaktır.” Hoşa gideni yazmak, doğruyu yazmak değildir…
Evet CHP’yi eleştirmek zorunludur!..
Atatürk’ün partisi söylemi bir kavram kargaşası yaratmaktadır. Atatürk’ü getirip 1965 CHP’sine monte etmektedirler. Mustafa Kemal devrimleri örtbas edilip, tabela CHP’si durumuna sokulmuştur. Kemal Dervişler, Ali Babacanlar, Mehmet Şimşekler sessizce izlenip, takdir edilir bir duruma gelmiştir. Serbest piyasa ekonomilerine destek çıkılmıştır. Abdullah Gül’ün adayı Ekmelettin İhsanoğlu CHP içerisinde kabul görmüştür. Oy kaygıları ile muhafazakâr kesimin istekleri karşılık bulmuş, “türbana rozet” sloganlarına sığınılmıştır!….
Kongre sonrası gerginlik ve kargaşa ortamı yaratan Sayın İnce, bunlara hiç değindi mi bugüne kadar?…
Yok ben hiç duymadım!..
Şayet seçilseydi aynı düzen üzerinden yürüyecek; Sayın Bahçeli’nin açık ve net desteğini n bir örneğini kapalı kapılar ardından verme gayreti gösterecekti!
En talihsiz adam görünümündeki Sayın Kılıçdaroğlu’nun muhalefetini, şu toz duman kargaşa içeresinde göremiyoruz! Son beyanlarında sertleşen Genel Başkan, Sayın İnce’ye göre Ak Partilidir. Sayın Erdoğan’a göre de HDP’lidir.
CHP, yüzünü sola dönmeli, solu yaşamalı ve de yaşatmalıdır! Sol cenahın sesine biraz daha kulak vermelidir! Neoliberal ekonomileri desteklemekten vazgeçip, üretim ve kamulaştırmadan yana bir tavır içinde olmalıdır. Halk, devletinin sıcak elini arkasında hissetmelidir.
Muharrem İnce’nin yaptığı gibi sadece karşı tarafa bağırmakla olmuyor bu işler! CHP, yeniden kendi iradesini kullanmalı, kendi köklerinden beslenmelidir.
Kurultay’ın sonunda Sayın İnce, öfkeli açıklamalarla parti teşkilatını tahrik ediyor. Disiplin cezası veya ihraç edilmeyi istiyor olabilir. Ver elini İYİ Parti…
Yükselen trend İYİ Parti! Meral Hanım Cumhurbaşkanı, Muharrem İnce Genel Başkan!… “Hayaldi, gerçek oldu” (!) Diye bir reklam vardı; oradan aklıma geldi işte…
Sizler yine de bir şeyler isteyecek olursanız şayet, Sayın Kılıçdaroğlu’ndan isteyin. Elinden geldiğince yapmaya çalışacaktır. Biraz sola doğru itin yeter!…