Bu dünyadan, içi temiz, samimi, saf ve halis bir insan geldi geçti. Hulusi’miz geçti, gitti. Giderken vedalaştık. Çarşının ortasında, sarılarak vedalaştık. Dönüşünü bekleyerek vedalaştık. “Bekle, geldiğimde çok şey konuşacağız” diyerek gitti. Gitti, öylece gitti işte!
Onun güzel bir sözü geliyor aklıma “Tum tum kabacık, nerede düğün, dernek, orada Fatmacık misali geziyoruz” derdi…
Yanımızdan bir kırlangıç misali geldi geçti. O vakur halinde bir kırlangıç yüreği taşıdığını bilemedik. Öyle de yaşadı, öyle de uçup gitti…
Bir gün kendisine “Kıymetlim” diye seslenmiştim. Çok hoşuna gitmişti. “Bana, kimse senin kadar içten ‘kıymetlim’ demedi. Bana bunu hep duyur, hep böyle seslen ağabey” demişti. Ne kıymeti kaldı şimdi sözcüklerin!..
Gece boyunca, bir yerlerden bir haber bekledim. Çıkar gelir, diye bekledim. “Yanlışlık olmuş” desinler diye bekledim. Hulusi bu sana, hiç yanlışlık yapar mı?.. Yapmadı. Oysa, ne olurdu; “Yanlışlık olmuş” deyip, çıkıp gelseydi…
Mavi Şehrin tam ortasında, çınarın altında, bir arkadaşımızın yanında sarıldı ve gitti.
Ruhun şad olsun kırlangıç yürekli Şövalyem. Ölümsüzlüğün kut olsun….