Ana SayfaHakan AydınBugün, Pazar…

Bugün, Pazar…

Sabah uykumun arasına karışan, ağır iş makinalarının dizel motorlarından çıkan gürültülerle uyandım. Oturduğum sitenin bulunduğu mahallenin ara sokaklarına birkaç gündür belediye tarafından asfalt dökülüyordu. Demek ki, iş hala sürüyor.

Kalktım, saate baktım. Akrep ve yelkovanın kardeşliği 09:40’ı işaret ediyordu. İş makinalarının gürültülü seslerine karşı verdiğim uyku mücadelesinin yaklaşık kırk dakika kadar sürdüğünü tahmin etmek zor olmadı. Mahallede asfalt dökme çalışması, Pazar günü saat 09:00 sularında başlatılmıştı. Elimi, yüzümü yıkadım. Telefonumu aldım. Ülkede atılan bir twitin verilecek bir dilekçeden daha etkin bir “talepname/şikayetname” olduğunu bildiğim için Silivri Belediyesi’ne ve kurumun başkanına bir twit attım. Twit şöyle: “Pazar günü sabah 09:00’da Selimpaşa Mahallesi’nde iş makinası çalıştırma kararınız için kutlarım. Haftanın yorgunluğu sebebiyle uyanmakta zorluk çekiyorduk, uyandık! Medeniyetinizi seveyim!”.

Buraya kadar olanlarda benim ya da çevrede oturan herhangi bir kişinin konformizminin tehdit edildiği gerçeğinin ötesinde bir şey var mı?, bakalım.

Sevgili eşimle kahvaltımızı yaptık. Birer bardak çay koyarak tütünümüzü içmek üzere çalışma odasına geçtik. Çalışma masamız pencerenin önünde. Pencereden yaklaşık bir dönümlük bir tarla gözüküyor. Tarlanın penceremize göre karşı tarafında bir site daha var ve anlaşılan o ki onlarda uyanmış. Biraz deniz de görebiliyoruz bu arada ve yanıbaşımızdaki tarlanın nizami dikdörtgen görüntüsü “buraya ne zaman site yapacaklar acaba?” sorusuyla düşüncelerimize direnç katıyor. Tarlanın bize göre solu ise yol ve bu yazının yazıldığı anlarda o yola asfalt dökülüyor. İşte bu yolun diğer tarafında ve tarlanın tam karşısında eski bir Selimpaşa evini çevreleyen çam ağaçları var. Muhtemelen aynı evin sahibi tarafından yıllar evvel dikilmiş, gün sıcaklığının dokunmaya başladığı şu saatlerde hem bahçesini hem de yol kenarını serinletiyorlar.

Bu manzarayı seyrederken yol işçileri o çamların altına toplanmaya başladılar. Tek tek geldiler, oturdular ve 8-9 kişiden oluşan bir grup oluşturdular.

Eşimle onlara çay götürmek üzerine kısa bir konuşma yaptık. Mesafe çayın sıcak kalması için yeterli değil, vazgeçtik. Üzüldük. İşçiler, ellerini ve kollarını kullanarak bir şeyler konuşuyorlar, bir yerleri işaret ediyorlardı. Bir konu üzerinde tartıştıkları belliydi. Hepsi yüzlerini yere döndüler, düşüncelere daldılar. O sırada, karşı siteden bir adamın bir tepsi ile kendilerine çaydanlık ve bardak götürdüğünü gördük. Sevindik, kendimiz götürmüş kadar sevindik. İşçiler, yere konan tepsinin çevresinde bir yuvarlak oluşturdular ve çay içmeye koyuldular.

Bugün, Pazar… Haftanın diğer çalışma günleri dururken neden bugün çalışılıyor? Bu işçiler dışında da çalışanlar var mıdır? Bugün çalışılacaksa; ben, karşı sitedeki insanlar, belediye çalışanları ya da devletin birçok kurumunun çalışanları neden evlerindeler?

***

1 Temmuz 2017 tarihinde yürürlüğe giren 7033 sayılı Kanunun (Sanayinin Geliştirilmesi Ve Üretimin Desteklenmesi Amacıyla Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun) birinci maddesi, 1924 tarihli 394 sayılı Hafta Tatili Kanununu yürürlükten kaldırdı.

394 sayılı Kanunun özelliği, Cumhuriyet döneminin çalışanlar ve çalıştıranlarla ilgili ilk kanunlarından olmasıydı. Bu kanunla, nüfusu on bin ve daha fazla olan şehirlerde özellikle, sınai ve ticari işyerlerinin haftada bir gün kapalı kalması, çalışanların da o gün tatil yapması sağlanmak isteniyordu. Ziraat, avcılık, balıkçılık, çobanlık, ormancılık ve emsali faaliyetleri kapsam dışı bırakan yasa, sağlık hizmeti veren hastane, eczane, laboratuvar gibi sağlık birimleri ile ulaşım, elektrik, su idareleri, sinema, kütüphane, müze, otel, han, lokanta gibi işyerlerinin haftanın yedi günü açık kalmasına olanak tanıyor, ancak buralarda çalışanlara da haftada bir gün tatil verilmesini düzenliyordu. Yasanın diğer alanlarda belirlediği tatil günü Pazar’dı.

1936 yılında İş Kanunu, 1952 yılında Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun (kısaca Basın Çalışanlarının İş Kanunu), 1965 yılında Devlet Memurları Kanunu ve 1967 yılında Deniz İş Kanunu düzenlenince, çalışanların diğer hakları yanında ücretli hafta tatili hakları da düzenlenmişti. Bu kanunlar 394 sayılı Hafta Tatili Kanunu ile uyum içerisinde çalışmak zorundaydı.

394 sayılı Hafta Tatili Kanunu, kapsam dışı bırakılanlar hariç, sınai ve ticari işyerlerinin haftada bir gün kapanmasını isterken, belediyelerden her yıl için ruhsat alınması koşuluyla bu günlerde de açık kalabilmesine olanak tanıyordu. Yani, söz konusu işyerleri, önce haftada bir gün tatil yapmakla yükümlü kılınıyor sonra da belediyelerden alınacak ruhsatla bu günlerde de faaliyet göstermelerine izin veriliyordu ancak ruhsat veren kurumun denetimine tabiydi.

Bu yasaların herhangi birisinden, Pazar günleri dinlenme vakti olarak kullanılırken yanı başında bulunan sokakta Belediye Kanununa göre ihale almış bir müteahhit tarafından yol ya da inşaat yapabileceğine dair yorum çıkarabilmek zorlama olacaktır.

Dinlenme denilen şey belirli miktarda sessizlik, kendi haline zaman geçirilebilecek ortam isteyen öte yandan gerektiğinde evin dışında yürümek, aynı zamanı kullanan insanlarla sohbet etmek, yemek yemek ya da iki kadeh atmak da demekti. O halde, tatil, ortak dinlenme günü de demekti. 7033 sayılı kanunla aslında o ortak gün olan Pazar tatili ortadan kaldırıldı. Bununla, 2003 yılında kabul edilen 4587 sayılı İş Kanununda belirtilen “hafta tatili” kavramına alan açılmış oldu.

4857 sayılı İş Kanununa göre; işçilerin hafta tatili hakkı, “Hafta tatili ücreti” başlığı altında düzenleniyor (madde.46). Buna göre işçinin, tatil gününden önceki haftalık çalışma süresini tam olarak çalışması gerekiyor. Kanuna göre haftalık çalışma süresi 45 saat olarak belirlendiğinden (yeraltı maden ocaklarında bu süre 37.5 saat), işçi eğer hafta içinde 45 saat çalışmış ise yedinci gün ücretli hafta tatiline hak kazanabiliyor. Bireysel veya toplu iş sözleşmesi ile haftalık çalışma süresi 45 saatin altında belirlenmişse, hafta tatili ve ücretine hak kazanılabilmesi için belirlenmiş sürenin çalışılması yeterli oluyor.

Ortada hafta tatili gününü net olarak belirlemiş bir yasa olmadığı için ortaya iki ayrı durum çıkıyor: Birincisi; 45 saati doldurmamış çalışanların Pazar günü çalışmasının ya da işverenin Pazar gününe mesai çalışması belirlemesinin önünde bir engel kalmıyor. İkincisi; Pazar gününü tatil olarak belirlemiş olan işverenlere, o günden önceki iş günlerinde 45 saati tamamlamamış çalışanların Pazar günü ücretini (1 günü) aylık ücretinden kesebilme hakkını veriyor.

Bu yasalardan çıkarılabilecek bir diğer sonuç da şudur: Hafta tatili, yasaların belirlediği şekil ve sürelerde çalışan insanların, yine yasalarda belirtilen şekil ve sürelerde çalışmaya hazırlanma süresidir. Buradan insani bir dinlenme çıkarılabilir mi?

Bir yerde okumuştum: “Dinlenmek; hayatın getirdiği sıkıntıların gerginleştirdiği insanı, hayata yeniden hazırlamaktır” deniyordu. Dinlenmeyen insanın gergin olacağı, vücudunda kasların çabuk yorulacağı ve bedeninde ufak tefek sekmelerin oluşacağı psikiyatristler tarafından dillendirilmektedir ki bundan sonrası kesinlikle tıp biliminin konusuna girmektedir.

***

Saat 11:00 gibi yeniden başlayan çalışma sürüyor. Çalışma masamdan başımı kaldırdığımda, sarı renkli bir iş makinasının tekerlek yerine monte edilmiş çift silindirle bir o tarafa bir bu tarafa giderek asfaltı ezdiğini görüyorum. İşçiler çalışıyor ve bugün Pazar.

Cumhuriyet devriminin kazanımlarından, toplumsal yaşamın ortak dinlenme zamanı olan “Pazar Tatili” sessiz sedasız ortadan kaldırıldı, yerine, sermaye sınıfının belirlediği şekilde kullanılacak “hafta tatili” entegre edildi. Bu bir düzen… Sermaye sınıfını doyurabilmek için çalışacağız. Haftalık 45 saati dolduramazsak işverene borçlanacağız ya da ücretimiz kesilecek. Dinlenme zamanını çalışmaya hazırlık yapmak için kullanacağız ya da dinlenmeyeceğiz! İstenen bu. Kabul etmiyorsak, bu düzeni değiştireceğiz!

Sertleşmiş toprak üzerine dökülen asfaltın bir altyapı hizmeti olmadığını tartışmıyorum bile!

Hakan Aydın

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

Son Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..

İlgili Yazılar

Empati ve Sempati

İfade Özgürlüğü

İşin Aslı

Hezeyan ya da Sanrı

Niyetli Bir Yazı

Vizyon Meselesi

Manipüle Etmek

Neyin Tecrübesi?..