Nasıl kolay söyleriz, nasıl da kolay çözeriz karşımızdakinin felsefe yapıp yapmadığı! Ülkece öğrenmişizdir, biliriz felsefeyi (!)
Şak, diye söyleyiveririz karşımızdakine “felsefe yapma” diyerek bozarız, anında mat ediveririz. Üzerimize yoktur, çözmüşüzdür felsefeyi, iyi biliriz (!)
Oysa!
Felsefe bilgelik aşkıdır.
Yani!
Bilgeliğin ne anlama geldiğini, insanın neyi düşündüğüne neye baktığına bağlıdır. Bilge olmayanlar, zihinlerini duygularını ya da duyularını kapatır, bakmamayı, hissetmemeyi, düşünmemeyi tercih ederler…
Oysa!
Bir kez düşündüğünüzde karşınıza binlerce soru, yüzbinlerce cevap çıkacaktır. Hangisinin doğru olduğunu bulana kadar araştıracaksınızdır.
Yani!
Felsefe soru ve cevaplar zinciridir!
Akıl, bilgeliğe ve bilgiye dayanır. Araştırmalarla, soru ve cevaplarla gelişir. Yani, akıl mantıkla beslenir, gelişir. Hayatta kalmayı, hayatı yaşamamızı aklımıza borçluyuzdur…
İmanla, aklı karşılaştırdığımızda iman, çeşitli teorileri ve öyküleri delile yaslanma veya mantığa uygun olmaksızın kabul etmemizi talep eder bizden…
İşte bütün bunları, ülkece çözmüş durumdayız!
Yani! İmanla girişiriz her işe, her kişinin sözüne imanla cevap veririz:
Biz, bir kere “Felsefe Yapma” dedik mi, durdurun dünyayı inecek vardır(!)
Algı Felsefesi diye bir terim var mıdır? Kabul görmüş müdür?..
Yukarıdaki İman tarifinin tıpa tıp benzeridir Algı!.. Sorgulatmaz, dinletir. Cevap aramaz, kabul ettirir… Algı, felsefenin tam tersi yöndedir. Sadece karşındaki kişinin söylemleri doğrultusunda hareket edilir. Ya da bir beklenti halidir… Sorgulatmadığı içinde hayal dünyanızda yeni bir yaşam modeli oluşur! Yalanlar zinciridir. Yalanın olduğu yerde felsefenin işi yoktur. Ama, yine de algıdan söz edilirken “algı felsefesi” diye bahsedilir. Bu da bana çok absürt gelmektedir. Yani “felsefe yapma” demenin bir başka halidir…
Adam kendisinin bir zamanlar nasıl devrimci olduğunu, sosyalist felsefenin uslanmaz taraftarı olduğunu hatta bir zamanlar Dev-Genç sempatizanı olduğunu söylüyor. Çizgisinin Marksist manifesto olduğundan bahsediyor.
İyi ya güzel işte! Dinleyenler üzerinde kendisi ile ilgili güzel bir algı yaratmış oldu…
Oysa!
Yine aynı adam, birkaç gün sonra bir başka konuşmasında: Dinler arası diyalogdan, dinler arası hoşgörüden kardeşlikten bahsediyor!
Yine, dinleyenlerin üzerinde kendisi ile ilgili güzel bir algı yaratmış oldu…
İşte! Bu adamın hiçbir felsefi yoktu!
Düpedüz yalan söylüyordu. Kendince buna bir isim takmıştı. Algı yapıyordu… Ama dünyada zuhur etmiş hiçbir felsefenin kapsamı alanına girmiyordu!
Ama bu adam tarafından algı operasyonu yemiş binlerce kişinin çok iyi bildiği iki sözcük bu adama geçerli değildi!
“Felsefe yapma” (!) diyemediler, gerçekten de felsefe yapmıyor, direkt yalan söylüyordu!..
Biz ülkece felsefeyi iyi bilir, iyi yaparız(!) Bizim ülkeden yüzbinlerce feylesof çıkmıştır. Hadi biraz daha kanıtlı söyleyip, bi felsefede ben yapayım! Felsefenin başşehri Milet bile ülkemiz sınırları içindedir. Daha ne olsun?…